7 Kasım 2015 Cumartesi

Hüznün Müziği ve Şiir'in Dizelerinde Şairin Duygularına Dair



Şiir yazmanın, kendini ifade eden yanı ile gördüklerini, yaşadıklarını anlatan tarafı iç içe geçer. Bir zaman sonra hayaller ve kurgulamalar da dizelerin arasında ve giderek de ortasında yer alır. Bazen ön plana çıkar hatta bu kurgusal yapı. Ama hep duygular çevreler, sınırları belirler ve haykırır bir anlamda yaşadıklarını, umutlarını, hüzünlerini. Ben Jazın hüzünlü ironisi ile şiirin duygularının hep kesiştiğini düşünürüm. Yalın bir gerçeklik gibi dursa da şiirin kendisi. İçinde bir yolculuğa çıkarsın aslında. Hüzünlü bir yoldur şairin yaşadıkları. Dizelere dökülen kelimelerin umudu ile hüznü dans eder durur yüreğinde kimi zaman mutlu kimi zaman umutsuz. Ya da öylece bakar, karşısından geçen insanları ve olayları görmez gibi. Sanki kalabalıklar içinde yokluğu yaşar gibi. Epeyce bir sürünür, kelimeler öyle zamanlarda. Hatta güler bazen kendine. Bırakır gider bile. Hiç şaşırmaz ama hep bir farklı görme, analiz etme merakı da yer bitirir kendini. Yazar ama beğenmez. Bazen hiç yokmuş gibi yapar yazdığına ve bırakır öylece. Oysa bilir emeğin en yüce değer olduğunu ama beğenmez bu anlamda işlediği dokumayı. Döner yine müziğin hüznünde buluşur, yüreğinin hüznünü. Çalılıkta dolaşan kelimelerin canı yanmadan yan yana getirebilmek ve bir anlam ile ironiyi müziğin tınısında buluşturmak üzere yola çıkar. Çıktığı yolun sonunu bilir  ama kurguladığı dimağı onu yanıltır. Hatta küser kendine. Çıkar akıl aramaya. bulduğu vaki değildir. Ama peşindedir aklın ve hikmetin. Kayıp bir kelimenin peşinde koşar durur. Dizenin içindeki hüznün müziği tam olsun diye. Yok siz siz olun aldırmayın bu yazılanlara. Ruhunuz kararmasın. Yürüyün yol boyu en iyisi bu havada. Kış geldi mi zor. Ama kış geldi mi ortalık bembeyaz olduğunda hayat yeniler kendisini bunu da unutmayın. Aslında her kış insanın vicdanının temizlenmesi için örter her şeyi karın tertemiz beyazlığında. Belki de şiirin dizelerin de gizlenen hüznün de baharla birlikte coşması için bir çıkış yoludur. Kimbilir?  

Hındım Hamadımız Kesildi


Tarih nedir diye düşünmeye başladığımdan bu yana, yanlış üniversite okuduğuma da karar verdim. Yok üniversite sınavı öncesinde ki meslek seçimindeki yönlendirilmede ki yanlışlık ve eksiklik değil söylemek istediğim. Biraz geçmişin izinde bir insan, bir aile ve yaşanmışlıkların peşindeyim. Nereden gelip nereye yerleştiğimizin nedenleri ve niçinlerini merak ediyorum açıkçası. Sülalemizin öyle veya böyle 700 yıla yaklaşan bir seceresi var. Bilinen hikaye Eset'lerin Horasan'dan 1400' lü yılların başında Ürgüp' e geldiği... Türkmen boyu bunda şüphe yok. Belki bir oba değil, ama nüfuslu bir aile.  İşte tarih burada devreye giriyor. Merak ettiğim tarih, aslında bu tarihle sınırlı değil elbette. Yada öyle kuru kuruya bir tarih merakı değil. Tarihin gizemi ve sosyal yapısını irdelemek derdim. Hangi sebeplerle geldiler Ürgüp'e yerleştiler. Bunu çözebilmem olanaklı değil. Ama işte tarih Ürgüp'te Kayakapı Mahallesi'nde yüzyıllarca yaşayan bir ailenin yapısı ile iç içe geçen durumu açıklıyor. 14 odalı ve yaklaşık 100 yıllık olan ev, geldiğimiz noktada o tarihin sırlarını da saklamaya devam ediyor. Her ne kadar çatısı uçsa, bazı odaları ve iç duvarları yıkılsa da... Deprem olasılığı nedeni ile boşaltılan mahallede yalnızlığını yıllarca yaşasa da... İşte benim aradığım ve keşke dediğim tarih, işte o evde sembolleşiyor aslında. Esat Ağa Konağı. Ya da Aziz Yuhannes'in Evi. Evin altı ahır.Atlar, develer ve diğer büyükbaş ve küçükbaş hayvanların  da kalabildiği kadar ilginç bir yapısı var. Evde en son doğan Eset'li babam mı ya da halam mı bilmem ama, öndeki odalardan birinde doğmuş babam. Şimdi bu tarihin araladığı gerçeklerin hikayesi beni sarhoş ediyor aslında. Satır satır yazmak ve satır satır yok olmak gibi bir şey Tarih. Ayrıntıların arasından bir hayatı çıkarıp, geleceğe anlatmak...

Kimbilir, kaç kere Esat Dedem seslendi babama. Ve kim bilir ne anılar yaşandı. Yalnızlığın ve hayatın bileşkesinde artık o ev Devletin oldu. Kayakapi projesi ile mahallenin tüm evlerini restore ediyorlar. Esat Ağa Konağı olarak otel olarak hizmet verecek, diğer konaklar gibi.  Bizde uzaktan öyle bakacağız. Tarih ayrıntısını temizlemiş ve üzerini gerçekle örtmüştür bile. Bu anlamda tarih yüreğimde paramparça. Ve duygularım kapanan bir dehlizin başında içine bakıyor. Dehlizin derinliklerinde  tarihin gizlenmiş bir ışık gibi, her gece dam evde kimse yokken bile mum ışığın yanması gibi.... 

Kayakapı, dinle bu seslenişin ruhunda ki hüznün isyanını. Ellerimiz yanıyor, gözlerimiz buğulu ve tarihin terkedilmişliğinde bir yalnızlığın hikayesi daha bitiyor Kayakapı'da... Hındım hamadımız kesildi.