1 Haziran 2020 Pazartesi

Otogarda Torunlarını Beklemek


Otogarda Torunlarını beklemek ayrı bir heyecan olsa gerek. Eski Ankara Otogarı Tandoğan Meydanına yaklaşık 1 km uzaklıktaydı. Küçükesat'taki bizim evimize ise yaklaşık 4 km. uzaklıktaydı. Otogarın tek giriş ve çıkış kapısı bulunmaktaydı. Sefere çıkacak otobüsler otogarın sağ tarafında peronlarda bekler. Sol tarafta ise Ankara dışından gelen otobüslerin yolcuları indirdiği yarısı kapalı peronlar vardı. Babamla otogara genel olarak erkenden giderdik. Yani beklediğimiz otobüs tahmini 15:30 gibi gelecekse, biz en geç saat 14:00 de otogarda beklemeye başlardık. Neydi bu heyecanımız. Mersin'den yeğenlerim, yani babamın torunları ve ablam gelirdi. Heyecanla bekleyişimiz bundandı. Zira özlüyorduk. Eski zamanlardı her an görüntülü telefonla konuşma olanağı olmazdı. Muhtemel yaz tatili ya da ara tatil veya bayramlarda hep yaşardık bu heyecanı. Ritüelimiz asla değişmezdi. Babam müthiş bit taktikle benim de fikrimi alarak otogara gelen otobüslerin giriş yolunun iki tarafına ayrı ayrı konuşlanırdık.  Otogarda torunlarını beklemek ancak bu kadar güzel olurdu. Bizde bunu yaşardık. Babam arada hız kesmeden sigara içmesine de devam ederdi. Gelen her otobüse bakardık. Ama beklediğimiz Mersin Seyahat'ti aslında. Ama gelen her Mersin Seyahat otobüsüne baktığımız gibi, Mersin'den gelen diğer otobüs firmaları da her ihtimale karşı bizim hedef ve takibimizdeydi. Neden derseniz.Ya yolda bir şey oldu da otobüs değiştiyse. Yani her ihtimale karşı. Karnımız acıkır poğaça ayran da ayrı bir keyifti beklerken. Arada karşıdan karşıya bakışır. Yoklar, bu otobüste değiller gibi kafamızı sallardık. Ama yine de gidip bakardık. Ne güzel bir heyecandır bu tarif edemem. Özlemişsin bir yandan, bekliyorsun bir yandan ve otobüsü kaçırmamaya çalışıyorsun diğer yandan. Saat yaklaştıkça, artan heyecanımız ile kurduğumuz düzen bozulur. Artık plansızca her otobüse bakar olurduk. İsimleri yanlış görme endişesi ile özlem yarışır adeta. Saate baktıkça kendimizce geçiktiğini düşünüp, bir de sorarız otobüs firması yetkililerine. Daha gelmedi ve birazdan girerler lafını duymak bizi rahatlatır. Ama bu uzun sürmez. Artık gelsin istersin. Salimen bir gelsinler. Evde anneanne hazırlamış yemekleri. Bekliyor oda. Bir o kadar da o da heyecanlı. Hazırlıklar önceki gün başlar. Ve artık otobüsün gelmesi an meselesi. Ve artık dayanamayıp yan yana geliriz. Ve görünür Mersin Seyahat. O ne ihtişamlı giriştir.. Muhtemel ablam ve yeğenlerim de bir heyecanla otogara girmeyi bekledikleri andır. Ve daha camdan görür görmez birbirimizi bir rahatlama ile koştururuz otobüse doğru. Ve kavuşuruz. Sımsıkı sarılırız. Mutlu mesut bir halde bavulu alıp da taksiye gidişimiz de ayrı bir heyecan. Hem konuşur hem sarılır, hem gülüşür hem de şakalaşır babam. Ne mutludur o anda. Ne mutlu olur yeğenlerim o anda. Ve gülücükler yüzünde ablam sorar sorularını. Canım ablam ya ne güzel de sarılarak yürürdük ve o kısa sürede ne var ne yok hemen konuşurduk. Aramızda bir dağ gizlerdik sanki kimse görmezdi. Taksiye doluşup da eve giderken de başka bir heyecan kaplardı hepimizi. Annem beklerdi camda. Ona ulaşmaya ve bu mutluluğu paylaşmayı hedeflediğimiz koşturmamız  böylece sevgiyle biterdi.

Otogarda torunlarını beklemek  ritüelini kaç defa yaşadık bilmiyorum. Ama aklıma geldikçe içimde hem bir mutluluk hem de bir hüzün kaplar. Yaşlandım mı bilmiyorum ama o güzel günler, o heyecan beni hep mutlu etmiştir. Babamla paylaştığımız otogar da torunlarını ve ablamı bekleme anlarının en güzel yanı, o bekleyişlerin hep mutlulukla sona ermesiydi. Şimdi anılarımda ama hep severim otobüs firmalarını.Yolları açık olsun.