30 Ocak 2016 Cumartesi

Yolcu Etmek

Hayata yolcu etmek üzere 
doğurdu 
analarımız...

gözyaşları
bazen hüzünlü
bazen mutlu
ve haliyle her zaman sevecen
o bakışları ile
el ettiler ardımızdan...

hazırmıydık
hazırlanmışmıydık
öyle çok da doğanın kurallarına bağlı değildi
yaşadıklarımız

ve bir hedef vardı  önümüzde 
adımlarımız yolumuz
yüreğimiz yangın yeri
yumruklarımız sıkılı
düşe kalka 
ulaşmaya çalıştık
aynada yarattığımız esere bakmaya

30.01.2016
Ankara

23 Ocak 2016 Cumartesi

Umudun Öfkelenen Direnci



cumartesi
evde
çay içiyorum
düşünüyorum
düşünmüyorum
sorguluyorum...
hüzünlü bir türkünün peşinde
umutlanmak için direniyorum
öfkem
ve nefes alışım
durana dek...

Belli belirsiz
ve epeyce de
yıpranmış bir kağıttaki
yazı gibi
tükenmekten korkan
ve bir o kadar da
çıkan hışırtının sesinde
umutlanan bir baş kaldırı gibi
yürüyorum....

hadi hayırlısı
bakalım
bu yollar, bu cesaretle atılan adımlar
beni nerelere götürecek.
besbelli
dönecek gün geceye
ama sabah nasıl olacak
ve gün doğacak
toprağa...

yine de umutluyum
yaşıyorum
ve nefes alışım kuvvetle muhtemel
direncimin öfkesinden hayata tutunuyor.
Eh hadi o zaman
akşam alacasından sabahın ağarmasına kadar
türkülensin yol boyunca seslerin arasındaki dünyan...

23.01.2016
Ankara


16 Ocak 2016 Cumartesi

Battaniye, Kuru Ekmek ve Yağ



Günler, aylar ve yıllar derken hayat akar gider haliyle.. Anılar geride bıraktığın mirasın gibidir. Bir yerlerde durur öylece, sayfası açılana kadar... Üniversite yılları...İnciraltı kardeşliği ve Öğrenci evinde geçen yıllara gittim az önce... İsimler değişebilir. Zaman ve yer farklı olabilir. Ama özünde hep aynıdır. Öğrenciysen üniversite de, ortaya konur nafakan, ne varsa. Bir de kağıt oynamasını bilecen.!! Hiç acımaz arkadaşın. Eh işte böyle bir durumda, 66 ya bağlayarak soğuk İzmir gecelerini tükettiğimiz çok olmuştur. Odun bitmiş. Para tükenmiş. Bir deste kağıt, battaniye ve ortada bitmeyen bir iddia. 66 ya bağlanacak. Öyle bir geceyi sabaha kadar kaç defa yaşadık hatırlamıyorum. Ama kuru ekmek, yağ ile karnımızı doyurup, battaniyenin altında 66 oynadığım o güzel insanları tanımak ve hala bu anıları hatırlayıp aynı heyecanı, soğuğu hissedip 66 ya bağlamak ile bu geceyi bitirmiş olduk nostalji yaparak....

7 Ocak 2016 Perşembe

benim gölüme gel-testini dolduracaksan



Ben hep ayaktayım seni bekliyorum
Benim gölüme gel testini dolduracaksan
Göreceksin sularım ayaklarını öpecek
Aşkımı anlatacak - göreceksin,
Bu gölgesi kumlara vuran yağmur bulutudur
Siyah zülfün üstüne kaşın - gözün üstüne
Bu bir tutamlık yağmur bulutudur vuran
Ben hep ayaktayım seni gözlüyorum
Benim gönlüme gel testini dolduracaksan
Tüm bayırı yaban çiçekleri sardı
Taze çime otur - yüzüne peçeni vurma
Sularım seni bekliyor bakıp düşe dalacaksan
Ben hep ayaktayım seni bekliyorum

Tagore

5 Ocak 2016 Salı

nedenler nedenler nedenler



Bilmem ki, acaba nedenler üzerine yazmak mı gerekir. Düşünmek mi...Üzerine mi gitmeli. Amaca doğru yol almaya adım attığında mı nedenleri sorgulamalı. Yoksa adım atmadan öncemi. Nedir ki bu nedenler. Hayatımızı belirleyen koşulların maddelere dökülen haklı haksız doğru yanlış aşamaları mı? Yoksa o aşamaların içinde kaybolan hayatların/hayatlarımızın...sebebi mi?. Vallahi hiç bana sormayın. Yok bende size sormuyorum. Öyle taştı kabın içindeki su, boşaltıyorum ulu orta. 

Nedenler ne zaman başlar...Ne zaman biter. Ne zaman nedenlerin esiridir benliğimiz. Ne zaman hükmeder nedenlere... Ve mutlu olmak ile bu esirliğin, hükmetmenin bir ilişkisi var mıdır.? Yok mudur.? Bir resmin eksik parçası gibi soluk alıp veriyoruz bu hayatın içinde...Ne kadar eksiğiz..Ne kadar fazla. Nedenlerimiz var işte. Nedenlerimiz kadar eksik...Nedenlerimiz kadar fazla.. 

Yağmur taneleri burnumuza düştüğünde, nedenlerimiz nedir. Islanmak....Kaçmak...Romantizmi yaşamak...Şiir yazmak.. Şemsiyeyi açıp koşturarak gitmek diğer nedenlerimize yetişmek için. Eee sonra .. Orada bekleyen diğer nedenlerimiz nee olacak. Bilmem ki.Sen düşün. Ya da düşünme ..

Belki iyi bir nedenin vardır bunu okuduğun için. Belki o iyi nedenini nedenlerini çürütmek için nedenselleştiriyorsundur. Ya da ezbere gidiyorsındur, neden meden dinlemeden. Aldırmadan. Umursamadan Şimdi sen nerden bileceksin benim nedenlerimi. Ya da ne dinlediğimi. Nerden gelip nereye gittiğimi. Olmadı nedenlerimi tüketir giderim. Ama unutma. Nedenlerin tükendiğinde elinde kalan neden senin umudun olmalı ki anlamı olsun.

Gece çoktan vurdu gongunu. Sabah daha çok uzak... gece hemen yanı başında.. Yastık kadar uzak sana nedensiz bir uyku. Tutarsa ne ala.. Tutmazsa nedenlerin gelir geceden geceye doğru. Ya da sabahı düşlersin. Ya da ürkersin. Korkarsın düpedüz ama aldırmazsın. Her gün nedenleri izlemekten, tüketmekten yorgun düşünce bedenin söyle bir türkü. - Bu da gelir bu da geçer...