Anı yaşamak üzere yürüdüğünüz yolda, geçmişten yağmur damlaları gibi düşen cümleler sizi nerelere ulaştırır, bilinemez...Bilinen tek gerçek ise hakikatin kelimelerin tınısında gizlenmiş olabileceğidir.
30 Aralık 2022 Cuma
Hedefiniz Olmalı
29 Aralık 2022 Perşembe
Kapılar
6 Aralık 2022 Salı
Bugün Pazartesi
YanıtlaYönlendir |
9 Mart 2022 Çarşamba
Adamın Gözleri
Kadın
Adamın gözlerinden baktı
Ufka...
Adam kadının gözlerinden baktı
Geçmişe...
Adam yola çıktı
Hayallerinin peşine
Kadın baktı ardından endişeyle
El ele tutup yürüdüklerinde bile
Geleceğin sokakları belirsizdi
Oysa adı vardı yaşadıklarının
Şimdi yaşayacakları
Görecekleri
Bulacakları
Yapacakları
Her şey belirgindi ama
Adı yoktu
Adam kadının gözlerinden
Kadın adamın gözlerinden
Etkilendi
Geleceğe baktılar
Gördükleri ile göremediklerini
Konuştular
Öpüştüler
Karar verdiler
Adını yazdılar
Ve gittiler
02/08/2019
insanın bir derdi olmalı
İnsanın bir derdi olmalı
Hayatı göğüsleyeceği
Gökyüzündeki yıldızları sayacağı
Bıkmadan usanmadan
Dinleyeceğini bilerek
her şeyi anlatacağı
bir derdi olmalı…
hiç bitmeyecek
gelip geçmeyecek
omuz omuza yürüyeceği
el ele güneşe koşacağı
günü beraber tüketip
geceyi şenlendireceği
gün ışıkları ile uyanacağı
bir derdi olmalı
duygularını kapatmadığı
güzel sözlerini dudaklarından esirgemeden
dile getireceği
yağmur damlalarında öpüşeceği
kar topu olup oynayacağı
günleri paylaşacağı bir derdi olmalı
saçlarında elleri dolanacağı
gözlerinde geceyi de gündüzü de göreceği
dudaklarında hayat bulacağı bir derdi olmalı
mutlaka olmalı
belki de bir bir not düşmeli
ve hep o derdi ile sarılmalı
8 Mart 2022 Salı
Yine Yollar
Yine karmaşık dünyanın içinde
29/03/2018
Yolunuz Önemlidir
Yolunuz önemlidir...
Yola çıkmak ilk adımdır...
Gittiğiniz yol
umudun
gururun
ve şükran duyguları ile
süslenmiş olmalıdır...
Ve yol arkadaşınızdır;
Kuvvetiniz,
Aklınız,
Güzelliğiniz
Ve sevdanız...
O yol,
yol arkadaşınız ile
yolunuz olur..
Ve o yolda gidenlerin izinde,
Geleceğe örnek olur...
Bu anlamda;
Ne merdivenler,
Ne yaş,
Ne ağrılar,
Durduramaz o yolun yolcularını...
Ve dahi işte
o sımsıcak el ele tutuşan,
Sevdaya dair haykırışın,
Bir damlada okyanus olan ülküsüdür...
Ve yolun adımları Ümittir...
Sağlıcakla gidin
sevgili yol arkadaşları..
Cumhuriyet işte bu nedenle fazilettir...
Zira bu yol faziletin yoludur...
Ayağa kalkın alkışlayın,
Bu yolcuları ...
Eliniz acıyıncaya, yoruluncaya kadar;
Saygıyla,
sevgiyle,
gururla alkışlayın...
30/10/2018 Ankara
Sıraladığım Kelimeler
Sıraladığım kelimelerin
Cümleleri
hüzünlü bir yol gibi
Bahara dönüyordu
Ama bir paragraf silinmiş gibiydi
Parıldaması
Okudukça
İnsanın içini coşturan o kelimeleri
Cümleden kopuyorlardı
Klasik bir müzik çalıyor
Ama yine de
Ruhum
Halay çekiyordu çaresizce
Göz yaşlarım bile durdurmuyor
Yere göğe sığmaz
Dolaşıyordum bütün sahneyi
Tek başına
Yoktu !!!
Aslında vardı da
Nedense artık yoktu
Birkaç nida
Birkaç anı
Birkaç eşya
Ve boşalmış bir mabet gibiydi şimdi
Artık kelimeler de paragraf olamayacak kadar
Bedbaht ve yorgun
Baharı bu kez hüzünle karşılıyordu
27.07.2020
Ankara Balkon söylenceleri ve Liszt dinlerken…
Boya ve Kelepçe
Bahçe çitleri boyandı
Duvarlar boyandı
Suratlar boyandı
Terk gerçek şey olan
İnsanlık boyandı
Ama ezilmişlik, harabelik
Bir türlü boya tutmuyor
Özgürce kanat çırpan kuşlara
Kelepçe vuruldu
genç
yaşlı
erkek
kız
diye
ayırmadan kollara kelepçe vuruldu
ama düşünceye kelepçe vurulmuyor.
22.09.1988
Bir dosta ağıt
Giden bir yoldu,
Onunla,
güneşe…
Kapandı, kurudu
susuz bir çiçek gibi…
Görkemli bir sesti.
Şimdi ne sesi kaldı ne soluğu,
Yok oldu,
çekti gitti…
Gözyaşı bile dökmedim
Hüzünlendim ama,
dönüp arkama ters yönde
Hızla umutlu geleceğe koştum…
Onca paylaşılmışlık
Anlam karmaşası geçirip
Erezyona uğradı bu anlamda…
Ve bir insan sevda uğruna
Körlüğünü açıkladı bu dostluğa
Ardında birkaç resim, birkaç anı
Ve sıcaklığını bırakarak
Hüzünlü bir ayrılış oldu
Geleceğe
19.05.1989
Beni Bir Daha Ara
Beni bir daha ara
telefonla
Sesini duymak yetmese de
Elinden tutamasam da
Özlemle
Beni bir daha ara
telefonla
Ve sakın hemen kapama
Sana şöyle gerine gerine
Koskocaman
Yüreğimin
Alyuvarlarından fışkıran
Bütün coşkuyla
“canım, ne haber”
Diyebileyim
Sonra istersen
Kapat telefonu
Ve güneşlenmene devam et
Ya da kaldığın sayfasına
dön kitabın, derginin
13.07.1988
Aranılan bir mutluluğun öyküsü
Güneşin parlaklığında savruldu
Nereden geldiği belli olmayan
Yağmur damlaları
Ve gereksizce ağlaşan küçük çocukların aldatışı.
Yaşam oralarda nereyi özlüyor
Belli olmadı
Aşk neydi kiminle idi anlaşılamadı
Yalnızlık umarsız insanların
Ufka dair söylentide iniltisiydi
Sevgiyi hep bilememezliğin
İmgelemsiz yalınlığında
Buğday tenli genç kızlar esmer oğlanlar
Sökün etti yüreklere
Sahi bende oradamı idim
Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu
Bakkalın şekerlerinde mutluluğu yaşadım mı
İlk sevgi bütüncül bir dünya olarak doğdumu
Yada ilk kanayan yara dizimden mi
Unuttum kaç sene önce ve nerede
Kaybettiğim coşkunun yerine
Koyduğum mutluluk
16.10.1987
7 Mart 2022 Pazartesi
Beynimdesim
Beynimdesin,
Sallanıyor bedenim
Seninleyim…
Sabah çoktan dindi,
Şimdi öğle üzeri
Sana hasretim
Elbiselerimi eskitecek kadar…
Daktiloya kağıt takamıyorum
Kağıt alamadığımdan değil
Dizeler gözüm gibi seninle dolsun diye…
Mekanik hiç bir şey aramıza girsin istemiyorum
Ve seni bekliyorum
Kollarımı ardına dek açıp,
Özlüyorum…
Vücudumda titriyor ellerin
Ve şimdi birlikte beni düşünüyorsun…
Sende beni özlüyorsun
Kırgın ayrılmak zor güzelim,
Burkulmasın bir demet çiçeğimizin sana benzeyen
Yanaklarındaki sevgimiz…
Umutlarımız koştursun geleceğe,
Sarılmalarımızla dolsun zaman ve bitsin artık
Su kahrolası ayrılık…
3 Mart 2022 Perşembe
Bir Şehir Yıkılır
bir şehir yıkılır
sen
o yıkıntılardan
nasıl çıkarsın.
Alnının ortansa çakılıdır
Özlem
Sana çarpar
Ve gün biter
Karanlıkta
Şehir gelir
Üzerine üzerine
Koşarak kaçamazsın
Yürüyerek ulaşamazsın
Uzaklaşmışsındır
Geriye dönemezsin
12.01.2012
Karabük
Antik Yunan Tanrıları
Kitap okumaya ne zaman başladım tam hatırlamıyorum. Ama okumasam da kitabı elimi alıp tabiri caiz ise kitabı koklamyı, ondaki gizli anlamları hissetmeye çalışmayı çok severim. Ama tabi zaman buldukça da okurum. Gerçi teknoloji gelişti artık gazeteyi çoğu zaman satın almayıp, internetten veya sosyal medyadan takip ediyorum. Yine de kitabı hala fiziken okuyorum. Yılbaşında hediye gelen dinler tarihi isimli bir kitabı da pazar günü, mahdum beyi beklerken şöyle bir bakayım dedim. Baktım olmayacak yunan tanrıları ile ilgili “tanrıların şiiri” isimli bir karalamamı da iyi pazarlar dileğiyle keyifle okumanız için paylaşıyorum.(Cem kitap için teşekkürler)
“Tanrıların Şiiri”
Zeus o gün sinirliydi
Söyledikleri
Şimşek gibi
Yeryüzünde patlıyordu...
Oysa Apollo
Güneş gibi
Isıtmaya çalışıyordu hayatı...
Gece olmuştu bile
Artemis ay gibi
Aydınlatıyordu belirsizliği...
Okyanuslar ve denizler
Coştukça coşuyor
Bir nevi
Poseidon’u selamlıyordu...
Oysa her şey aşktı
Her şey Adrodit güzelliğinde
Sır gibi saklıydı...
Ve savaş borularını
Çalmaya başladı Ares
Her şey bir anda oldu bitti...
Açlık sefalet ve ölüm
Ve hayat
Yine mahsülünü üretmeye başladı
Demeter’in emeğine saygı duydu..
Ve aslında her şey
Atina’nın bilgeliği ile yol almaya başladı..
İnsanlık Hestia’nın yarattığı
Aile ocağına vardı...
Ama sonunda yine Dionysos’un
Şarap ve sarhoşluğunda
Esir düştü
Geleceğe Ümit ederek...
03/03/2019
1 Mart 2022 Salı
Lafın Belini Kırdık
Agop iyi ki geldin bugün...
Lilyumlar güzelmiş.
Yalnız sen değil de
sanki Eleni 'nin zevki
Ama senle de
epeyce lafın belini kırdık...
Bir tek ortada kaldı.. malum
"ben kimim" ...
Aynada ki ben ile
bendeki ben aynı mıdır...
Ya da kokusunu hissetmek yaşamak mıdır.
Ya da yaşamak nedir...
Biliyorum yine kızarak gittin
istediğin gibi anlatamadın diye hikayelerini...
Ama olsun varsın bakalım...
Ha unutmadan yola çıktım ...
Dolaşarak geleceğim
rüzgar tersten esiyor..
Balık hiç çıkmadı bugün...
Havalar hem çok ısındı hem de puslu
hava çöktü yüreklerimize...
Hani söyleriz ya hep
beraber balık dönüşlerinde
" Ankara'nın taşına bak".
İşte öyle ortalık
Hayatın Ortancası
Hayatın ortancası gibi
açıp giden güzelliğin
özlem dolu yılları
çoğalttı
Umut karlı bir günde
Yüreklerimize buz gibi düştüğünde
Hüzünlendik
İki fidan dikmiştin dünyaya
Gölgesinde
koskocaman bir sevgi ormanı oldu
Şimdi bir ses var senden ona ulaşan
Bir kupanın içinde büyüyen
Ve şimdi umutlarımız var
Ve hayat işte hızla akıp gidiyor
Özlem o öylece duruyor
Tesellisi o sesin gülücükleri şimdi
24/12/2016
Okey Taşları
Bakıp bakıp
İç geçirdiğin
Anılar denizi gibidir...
Bir şey eksiktir
O her şeydir
Bir söz eksiktir
O bir bütündür
Ne desen
Ne yapsan
Yine de
Bu güzelliğin içinde
Gözlerin onu arar...
Öyle bir eser bırakmıştır ki
Kıyamazsın
Diyemezsin
Kelimelere dökemezsin
Bakar durursun
Seslenir sana
Çağırır
Çayı hazır
Kahvesi fala bakılacak
Okey taşları dizilmeden
Masada ters yüz edilip seçilen
Hayata karışmıştır.
Ve karşında öylece durur
Sen öyle bakarsın
Göz yaşların düşer
Ellerin kolların
Sen
O
Hayat
Paylaştıkların
Ve işte bu fotonun
Saklanmış sırrı
Sende kalsın
08/12/2020
Herkesin Havva Teyzesi, benim Annem....
Sevgili Yeğenim Didem'den gelen yazıyı derledim....
Canım arkadaşım, Didem'im, bir tanem.
Havva teyzem benim için merhamet kelimesine anlam katan yegane insandı. Öyle merhametli, öyle tatlı, öyle güzel bir insandı ki, böyle bir
anneannem olmasını çok istediğimden belki de, benim için de bir
anneanneden farksızdı.
Tüm ailesine kol kanat gerdi ve sizleri korumak için elinden geleni yaptı. Buna hepimiz şahit olduk. Onu çok ama çok özleyeceğim.
Canım Havva Teyze'mle ilgili hatırladığım en net anım; Sanırım 7-8 yaşlarındaydım. Büyük ihtimal oyun oynayalım diye seni çağırmaya
geldiğim günlerden biriydi.
Kapınızı her zaman olduğu gibi Havva Teyze açtı. Biraz beklememi söyleyip mutfak tarafına geçti. Bir iki dakika sonra içine bir şeyler sarılmış bir peçeteyle geldi. Peçeteyi açtığımda, içinde missss gibi kokan üzerine un dökülmüş bir şeyler vardı.(sonradan adının pudra şekeri olduğunu öğrendiğim)
Havva Teyze tebessümle yüzüme bakıp;
"Kurabiye yapmıştım, Saide’cim afiyet olsun"
dedi.
O zamana kadar hayatımda hiç kurabiye yememişim.
Ama nasıl güzel kokuyor, elmalı tarçınlı kurabiye. O kadar lezzetli o kadar güzeldi ki, peçetedeki en ufak kırıntıyı dahi yediğimi hatırlıyorum. 43 yaşındayım, hala elmalı kurabiyeyi çok severim. Hatta evlendim. Mutfakta ilk yaptığım hamur işi canım Havva Teyzemin bana ikram ettiği
Elmalı Kurabiye idi. Tatlı da bir anım var bununla ilgili. Yeni evlenmişim evde oklava yok. İstanbul'a da yeni taşınmışım. Konu komşu, yol iz bilmiyorum tabi.
Ne yapsam ne etsem derken evde cop olduğunu hatırlayıp, onu güzelllceeee dezenfekte edip hamuru copla açmıştım.
Oyun oynamaya basket sahasına giderdik. Bazen Havva Teyze de bize eşlik
ederdi. O gün yine Havva Teyze, teyzen ve sanırım teyzenin
bebeği vardı. Bir bebek vardı ama. Parkta oynuyoruz. Bebeği görmek için yanına gitmiştim. Havva Teyze o anda, insanın çok güçlü
olduğunu, hayvanların yavrularının doğar doğmaz ayağa
kalkabildiğini, insan yavrusunun ise bir insanın yardımına ne kadar
muhtaç olduğunu ifade eden cümleler kurmuştu. Ben de pür dikkat
dinlemiştim.
Bu söyledikleri beni çok düşündürmüştü. İsmet'in çok terleyen bir çocuk olduğunu hatırlıyorum. Havva Teyze sürekli İsmet'i yanına çağırıp sırtına pamuklu bez koyardı ve o bezi sık sık değiştirirdi. Hatta bazen öyle terlerdi ki tişörtüne kadar sırılsıklam olurdu.
Havva teyze de hasta olmasın diye komple üstünü değiştirirdi. Üzerinize çok titrerdi. Bayramlaşmak için binayı dolaşırdık. Havva teyze hep hazırlıklı olurdu. Ve sizin evin kapısını hep Havva teyze açardı. Mesut amcaya da "Mesut Beyyy" diye seslenirdi, Mesut amca da buyur Havva Hanım derdi ki bu benim çok hoşuma giderdi, Birbirlerine karşı çok saygılılardı.
Kapıya Mesut Amcayı da çağırır onunla da bayramlaşmamızı isterdi. Mendilleri hep hazır olurdu ve mendillerin içine mutlaka harçlık da koyardı.
Binamızın önünde kocaman bir ıhlamur ağacı vardı. Ağacın dallarının sizin balkona kadar uzandığını ve
Havva Teyze'nin balkonda ıhlamur topladığını hatırlıyorum. Bir de o ıhlamurların
kokusunu. Balkon demişken karşı binadaki Başak'ın anneanne yada babaannesi ile balkondan balkona yaptıkları sohbetler ve Havva
Teyzemin sesi kulaklarımda.
Havva Teyzemi en son düğün davetiyemi bırakmaya gittiğimde görmüştüm. O zaman başörtüm var. Önce tanıyamadı. Sonra
kucaklaştık. Yine eskisi gibi tüm sıcaklığıyla beni içeri davet
etmişti. Havva Teyzem her zamanki naifliği ile
yaklaşmıştı.
Hep Saide'cim derdi. Hiç Saide diye hitap ettiğini hatırlamıyorum. Düğünden sonra Ankara'ya ilk geldiğimde sizi ziyaret etmek istemiştim.. Başçavuşa taşınmışsınız. Yeni evinize gittim kapıyı çaldım ama kimse yoktu. O günden sonra da bir daha ulaşamadım. Şimdi büyüdük. O günleri yad ederken düşünüyorum da, bir insan hiç mi sinirlenmez, hiç mi kızmaz, hiç mi kaşlarını çatmaz. Yok! Hafızamda bu duyguya dair en ufak bir an bile yok.
İsmet'le seni nasıl seviyorsa, bizi de öyle sevdiğini hep hissettirmişti. Hiç ayrım yapmazdı hiç. O bizim çocukluğumuzdu. Apartmanda gönül rahatlığıyla kapısını çalabildiğimizdi. Yaşadığı her badireyi o pamuk gibi yüreğiyle sarıp sarmalayandı. Çok güçlü biriydi.
Havva teyzem bizim canımızdı Didem'cim.
Seveni çoktu eminim. Kalbimdeki yeri bambaşka. Dua edemedik dedin. Sen merak etme, biz onu duasız bırakır mıyız hiç. Seninle birlikte bizi de büyüttü.
Hakkını nasıl öderiz bilmem. Keşke son bir kez o pamuk
ellerinden öpebilseydim.
Onu iyi ki tanımışım iyi ki....
Rabbim gani gani rahmet eylesin.
Mekanı cennet olsun.
Ruhu şad olsun.
Saide Baysal
-
E setler İle Aziz Yohannes’in Ürgüp’te Kesişen Hikayesi Esetler ve Aziz Yohannes’in hikayesi yaklaşık 300 sene önce Türk - R...
-
Bir aydır yazıyorum. Şiirlerimi, denemelerimi, gördüğüm yerleri ve anı kırıntılarını. Yazmak güzel bir şey. Paylaşmak da heyecanlı. G...