28 Ekim 2017 Cumartesi

Cumhuriyet....

Üç şeyin cevabını her gün sorarak uyumalı insan. Bugün kendim için ne yaptım. Ailem için ne yaptım. İnsanlık için ne yaptım.

Kişi kendisini sürekli geliştirmeli, eğitmeli ve geleceğe hazırlamalı. Bunu yaparken de aklını, enerjisini ve vicdanının sesini dinleyerek yol almalıdır. Gerçeğin peşinde yapılan bu yolculuğun temeli de ayna da gördüğü yarattığı eserden gurur duyabilecek durumda olabilmesidir. Bu insanın kendisi için ne yaptığı sorusunu her gün kendisine sorarak ulaşılabilecek zor ama başarılması gerekli bir insanlık öyküsüdür.

Bu bireysel gibi görünse kendinize her gün sorduğunuz sorular aslında sizin aileniz ne yapıp yapmadığınızı da ortaya koyan müthiş bir özeleştiriyi de sağlar. Ailenize karşı yapmanız gerekenleri yerine getirerek aslında vicdanınıza kulak vermiş olursunuz bir anlamda . Hayat sizi ailenizle çevreleyen bir bütündür. Bu toplumsal yaşamında ilk adımıdır aslında. Bir nevi laboratuvar gibidir. Burada sağlanan tecrübeler ile büyüyen laboratuvar ortamları,sizi ailenizden okula doğru götürürken yıllar itibariyle iş ev evlilik gibi yeni açılımlar ile aslında büyük bir aile resmini de yaşamaya başlarsınız. Ve bu anlamda soluk aldığınız yerdir aileniz. Bu kimi zaman yatağınız olur kimi zaman ülkeniz. Ama bu sizin ailenizdir ve aslında sizde bunu gururla yaşadığınız ölçüde mutlusunuzdur.

Ve artık vicdanınıza doğru tefekkür içinde her gece yaptığınız yolculukta bunların bir bütünü olarak özeti karşınızdadır artık. İnsanlık için bugün ne yaptınız. Bunun en güzel yoludur “yurtta barış dünyada barış”ve  bu ancak bilginin peşinde yapılan çalışmalarla sağlanabilecek “Cumhuriyet Yoludur” ... O yüzden insanlığa yapılacak en güzel şeydir bilginin peşinde koşmak... Gerçeğin  ne olduğunun sorgulanmasında özgür beyinlerin ahlak ve etik içinde vicdanın sesini haykırması ile mümkündür ... 

İşte Cumhuriyet budur, o yüzden haykırmıştır “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” diye Mustafa Kemal Atatürk. Yaşasın Cumhuriyet.... Kutlu olsun bu yoldaki emek veren tüm insanların çabası. Kutlu olsun 29 Ekim Cımhuriyet Bayramımız....

22 Ekim 2017 Pazar

Sönmeyen Ateş


Yine
Baktım sana
Yüreğimdeki yanan son mumdaki
Silüetine...
Mermere yazılmış ismini
Hüzünle
Özlemle
Okudum yine!!
Gözyaşlarım...yine!!
Ve su döktüm yüreğime ... 
sönmeyen ateşe...
Öylece bıraktım yine!!
Çam ağaçlarının gölgesine
Sevgiyle

06/10/2017
Ankara

Hiç Bir Şeye Yetişemedim


Hiç bir şeye yetişemediğim
Sonbahar sarhoşluğundaki
Ağaç yaprakları gibi savruluyorum
Kendimi tanımadığım
Tanımaya çalışmadığım
Yıllar çoktan geride kaldı
Şimdi tanıdım da ne oldu
Dediğim bir zamandayım
Çıkışı olmayan yollarla çevrelenmiş
Duvarları aşmaya çabalayan
Merdiveni olmayan bir adam gibiyim be
Amma şarabın tadında
Haykırmasını da
Deli gibi sevmesini de
Yağmur damlalarının sağanak halinde
Yüzüme çarpmasını bilerek
Yürüyorum
Hayatın ortasından ilerisine doğru
Eskiden koşardım
Şimdi biraz yavaş gibi olsa da
Zaman hızla akıyor
Belki de yetişemediğimdendir
Her şeye
Aman olsun varsın
Sonbaharı selamlamak güzel şey be kardeşimm !!!

09/10/2017
Ankara

G li Şiir



Güzel bir şeyler
Gündüz
Gece
Geldiğinde
Geç kalma sakın
Geleceğe
Geçmişi unutma tabi
Gine de yaşamak
Güzeldir
Günlerin içinde

17/10/2017
Ankara Sabahından

Değiş Be Kardeşim

Aynı yerde durduğunda
Yollar, 
kaldırımlar
Ve dükkanlar
Değişiyorsa
Yaş alıyorsundur kardeşim
Kıymetini bil
O biriktirdiğin 
Gazete sayfası değil
Hayattır hayat
Senin hayatın
Senin özlemlerin
Hüzünlerin
Sevinçlerin
Başardıkların
Başaramadıklarındır
İsimler vardır
İstediğinde olmayan insanlar vardır
Hüzünlendiğinde olur
Kahkaha ile güldüğünde
Bir ipi sarar gibi yumak da olursun
Lime lime doğranmış bir et parçası gibi de
Hepsi sensin be
Korkma
UZat elini
Dokun 
Bırak yansın ellerin
Hisset ki acısını
Yüreğin gümbür gümbür 
Çalsın davulları
Hayde
Seslen şöyle keyiflice
Yaşa kardeşim yaşa
Hisset hayatı
Bak şöyle ufka doğru
Tüm tutkunla
Hırsla
Umutla
Coşkuyla
Kolkola at adımını
Değiş be kardeşim 
sende değiştir
Olan biten hayatını

21/09/2017
Ankara

Minnet Eylemediler

Gönülleri 
şarabın tadında paylaşan 
güzel insanlardılar
Birer birer perde kapandı
Ellerimiz alkıştan kopardı 
emeklerini izlemekten 
Şimdi bir kaç resim
Bir kaç anı
Ve hüzünlü başkaldırışlarla
"Minnet eylemediler"

ekim 2017

ama odur işte...


uzaktan öylece bakarsın hayata....
hayatına... 
gün biter...
ay biter...
yıl çoktan geride kalmıştır...
ve bir anın peşinde,  
verirsin tüm duygularını gözünü kırpmadan...
işte o sensin aslında ...
o senin hayata yansıyan silüetin...
o senin göz yaşların...
o senin sevincin...
o senin sevdiğindir. 
kıyamazsın...
ama odur işte...
çünkü hayat da sende kopup gittiğinde 
yer yüzünden geride kalandır aslında 
o aynaya yansıyan... 
ve her nasılsa bir gün 
o anın peşinde 
baktığın hayatın hazzını yaşamayı öğrenirsin..
ki bu aslında zamanın orta yerinde 
yarattığın eserdir...
ve bu eserden gurur duyabildiysen eğer ...
işte o zaman sen olmuşsundur ayak izlerinde...
yaşamaya dair...

08.09.2014
karabük

Anılarımı Kuruladım

Anılarımı kuruladım 
Bu gün....
Epeyce ıslanmışlardı
Rüzgar gibi her biri 
tek tek suratıma
Çarptığında
Teknenin dalgalara doğru 
macerası başlamıştı...
Öylesine düşündüm
Her tercihin bir başlangıç olduğu
Ve aslında vazgeçilen hayatın bilinmediği
Bir doğru parçasındaydım...
Tek tek rafa yerleştirdim
Ama zaman da kalmadı...
Belki bir başkaldırıydı ama
oturduğum bankın yalnızlığında
Parkın doğrularını keşfettim... 
Eh dedim bu da oldu sayılır
Kalktım ve yürümeye başladım...

10/09/2017

İnciraltı'ydık...

Adım adım geldik
Birer birer çoğaldık
Tanıştık
Yedik içtik paylaştık olan biteni
Çalıştık 
Kaytardık
Zaman oldu sabahları gördük 
Kah eğlencesine
Kah ders çalışma çabasına
Gençtik delişmendik
Bazen zor anlaşır
Bazen sımsıkı sarılırdık
Dargınlıklarımız güneşi görmezdi
Odalara dağıldık
Ama koca bir mahalle gibiydi
Yaşadıklarımız
İnciraltındaydık
İnciraltılıydık
Ve hesapsız bir yolun yoldaşlarıydık
Çoğalmıştık
Çoktuk be kardeş
Öyle bir iki değil
Ağzımızı doldura doldura 
İnciraltıydık
Yılları peşimize taktık 
Haykıra haykıra
Paylaşıyorduk
Hayatı anıları ve inciraltı kardeşliğini
Yapmayın be 
Bu Olur mu hiç demeden 
Ne varsa ortada
Birer motifti
Şimdi eksiliyoruz birer birer
Gidenler 
Gitmiyorlar 
Yüreklerimizde 

17/08/2017.  
Bülent Esatoğlu


Sssz şr



Zmn dğşr
Kçkkn sn ğrttklrn
Byync sn tkrrlrsn
Dyglr dğşr
Hycn yrn ndş yrlşr
Htrldklrn
Snn hznndr
Glcğ bkşn 
Şmd brz dh mtldr
Bs bs bğrrsn
Kçkken 
Şmd bydn
Yn bğrrsn
Klblklr dymz
Yn dyr sn
Şmd yrrsn yn brbrc glcğ

20/10/2017
Hastane koridorlarında

Kutup Yıldızımız

Anacığım
Hayatımızın merkezindeki
Kutup yıldızımız
Ellerimiz
Ayaklarımız
Yeri gelir hüznümüzü
Yeri gelir özlemimizi
Yeri gelir mutluluğumuzu
Paylaşırız seninle
Öylesine
Beklentisiz
Önyargısız
Korkularımızı dindiren de sensin
Karnımızı doyuran da
Oturmasını
Kalkmasını da 
senden öğrendik
Karanlıklar içinde kaldığımızda
Tevekkül olmayı da
Şimdi de dağları aşmayı da öğretiyorsun
Güne gülümsemeyi 
İnsana bakabilmeyi
Uzun uzun sohbet gezmeyi
Güzel güzel ev düZmeyi
Hayata sımsıkı sarılmayı da
Hep senden öğrendik
Hadi bakalım 
Yürü şimdi 
Yine
Hayatın orta yerine
Az kaldı 
Gün bu gün olduğunda
Sesleneceğiz yine
Hayde vre çek bakalım kürekleri
Yansın
Küpeşteye vuran
Kayakapının ışıkları

22/10/2017


18 Eylül 2017 Pazartesi

Konsere Gitti

Agop bayağı oldu yazmayalı...
Hayat akıp gidiyor...
Yaşlanıyoruz dostum...
Kayıp bir kelimenin peşinde ömrümüz geçti...
Eh doğanlarda büyüyor haliyle ...
Konsere gitti ...
O içerde ben dışarda şebnem ferah dinliyoruz ...
Hoşçakal diyor yine ...
Hani avaz avaz bağırıp
balıktan dönerken söylediğimiz
marşlar gibi heyecanlı gençler.....
Hadi vre görüşürüz...



16.06.2016

11 Eylül 2017 Pazartesi

Anılarım

Anılarımı kuruladım
Bu gün....
Epeyce ıslanmışlardı
Rüzgar gibi her biri
tek tek suratıma
Çarptığında
Teknenin dalgalara doğru
macerası başlamıştı...
Öylesine düşündüm
Her tercihin bir başlangıç olduğu
Ve aslında vazgeçilen hayatın bilinmediği
Bir doğru parçasındaydım...
Tek tek rafa yerleştirdim
Ama zaman da kalmadı...
Belki bir başkaldırıydı ama
oturduğum bankın yalnızlığında
Parkın doğrularını keşfettim...
Eh dedim bu da oldu sayılır
Kalktım ve yürümeye başladım...

10/09/2017

Sevgiliye gece şiirleri 1



Bu gece sana 
yüreğimin köşkünden 
Hüzünle ve özlemle yazıyorum
Karşımdasın 
sanki 
Elimin avucumun arasındasın
Dokunuyorum 
öpüyorum 
Bedenimde kokunu algılıyorum
Olanca şirinliğinle gülümsüyorsun 
ama  Yoksun 
resminle yetiniyorum
Kırmızı bir kazak var sırtında 
siyah kadife pantolonun
bahar dalı saçlarını da toplamışsın 
gülümsüyorsun bana
besbelli sende farkındasın 
çaresizliğimin  
geceye olan yenilgisine

(eskilerden)-1988/1989 Ankara

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Küçük Çocuklardık



zamanı parçalayıp
yola çıkmış yüreklerdik
ardımızda gökyüzü
önümüzde karanlık bir gece
yolumuzda ise
aşılması gerekli
yüce bir dağ vardı...
küçük çocuklardır
kocaman ayaklarımız
mangal gibi yüreğimiz vardı...
sere serpe 
uzandığımız kadınlarımız
sarardı vücutlarımızı...
duvarın dibinde
kurşuna dizilen bedenlerimiz
haykırdıkça
umutlandık...
güneş suratımıza düştükçe
yalnızlığa açtık yelkenlerimizi
teknemizi rüzgara çevirdik,
dümenimiz artık ufka yönelmişti bile
ve işte biz 
o küçük çocuklardır...

16/07/2017

"ofis"

2 Haziran 2017 Cuma

Agop! Bayağı Oldu Yazmayalı...

Agop !
bayağı oldu
yazmayalı...
Hayat akıp gidiyor...
Yaşlanıyoruz dostum...
Kayıp bir kelimenin peşinde
ömrümüz geçti...
Eh doğanlarda
büyüyor haliyle ...
Konsere gitti ...
O içerde
ben dışarıda
şebnem ferah dinliyoruz ...
Hoşçakal diyor yine ...
Hani avaz avaz bağırıp
balıktan dönerken söylediğimiz
marşlar gibi heyecanlı gençler.....
Hadi vre görüşürüz...


16.06.2016


1 Haziran 2017 Perşembe

01 haziran

yağmurun yağdığı yerde
toprağa düşen can
koca bir ağaç olup
yüreğime kök saldığında
dokundum hayatına
öperek tüm geçmişini
severek tüm geleceğini
ve paylaşarak her anını

01/06/2017
Ankara

27 Mayıs 2017 Cumartesi

umut

Bir yanım 
şimdi 
boşlukta gibi
Aydınlık 
bir yüzün 
gülümsemesi
Rahvan olduğu 
güzelliklerin
Tınısındaki
Umudun habercisi 
bu merhalede

27/05/2017
Ankara

26 Mayıs 2017 Cuma

Göksu Deresi




Göksu deresinde kokan çiçeklerin 

nefesimizi kestiği anda 

dudaklarımız ayrıldı birbirinden 

yağmur taneleri giderek artıyordu 

üzerimize düşerken
Saçların ıslanmış
Yanakların kızarmış
Üstün başın dağılmış
Heyecanla anlatıyordun
Çizdiğin resmin renklerindeki

Ülkeyi
Özgürce elinde tutarken
Fırçanın
Darbeleri gibi
Bedenlerimiz birleştiğinde
Haykırdığımız
Şehvetin ta kendisiydi
Ulu orta
Islanarak
Çiçeklerin gizemli hikayelerinde
Göksu deresinde

12/04/2016
Ankara

16 Nisan 2017 Pazar

Tek Kelimelik Aşk

Sevgili dostum Agop! 
Az önce attım 
umuda yolculuk için 
mektubumu sandığın içine.. 
Okuyanın 
hep aynı mektubu 
okumasını dilediğim 
bir aşk mektubu bu 
tek kelimelik... 
Ama felsefesi güçlü ... 
Anlamı net ve açık 
bir mesaj geleceğe, 
çocuklarımıza, 
torunlarımıza. 
Ben de Dedem gibi Kuvayi Milliyeci olarak 
Mustafa Kemal Atatürk' ün izinden 
yürümeye devam etmeye verdim kararımı ... 
Gelin dostlar rüzgara dönsün dümenlerimiz, 
her tarafta yazılsın 
mücevher taşa 
İzmir Marşıyla .... 
Vre bilirim 
sende kıpır kıpır eder yüreğin 
beklersin ... 
nevale hazır ... 
haydi hayırlısı....

Pazar Düşünceleri

İnsanın bir gülüşü olmalı

Yaşama duruşu olmalı

Bir günü değil

Bu günü  olmalı

Yürümeli 

Umutla geleceğe

Yumruğunu masaya vurabilmeli

Çocuklarına bırakabilmeli

Kendi geleceğini

Seslenmeli

Ne olursa düşündüğü

Sorgulamalı 

Ne olursa gördüğü

Adımlamalı dakikaları hissederek

Saniyelerin içinde

Bir haykırış olmalı

Ve elbet bir yolu olmalı

Yoldan çıkmadığı

Yol arkadaşları olmalı

Yoldan asla vazgeçmeyen

Uzun uzun soluklanmalı

Hayatın her aşamasında

Özgürce düşünebilmeli

Özgürce konuşabilmeli

Sokaklarda yürüyebilmeli

İşi aşı olmalı

Günün sonunda eve dönerken

Kapıda bekleyeni

Ardından yolcu edeni

Özleyeni

Özlediği 

Özlemleri olmalı

İnsan olmalı

Vicdanına dönük yaşayıp

Vicdanıyla karar almalı

İnanmalı kendine

Ve gözlemlemeli olanı biteni

Hayata dair

Söyleyecek bir şeyleri olmalı

Geride bıraktığı eserleri 

Aynaya baktığında yarattığı insandan

Gurur duyabileceği

Gurur duyacakları

Bir hayat bırakmalı

Bimem ki bugün yollarda 

İkili 

Üçlü

Bilemedin dörtlü beşli

Aileler 

Bu duyguları heybelerinde mi

Çıktılar evden

Umarım sokakların

Sessizliği

PaZar sabahı sessizliğidir

Akşamına düğün dernek kurulur


16/04/2017

Ankara



İ


14 Nisan 2017 Cuma

ve nisan ayı geldi

Ve nisan ayı geldi....
Hatta yarısı geçti bile..
Önümüz yaz..
hani diyor ya türküde
"ne de olsa kışın sonu bahardır" diye... 
İşte o bahar ayları ...
Hani diyor ya başka bir şair...
"beni bu havalar mahvetti... "
işte o havalar yani.
Hani dönüp baktığımda böyleydi sanırım ..
ne çabuk geçmiş ya da
ne çok şey yaşanmış aslında...
parkın ortasında iki çay içimi
ve yürünen bir yol gibi
sürüyor işte
o günden bu güne
atılan adımlar
ve bakışların
farklı farklı imgelerinde
bir bütün hayat....
14.04.2015 Karabük...

10 Nisan 2017 Pazartesi

10 nisanlar...

10 nisanlar....
yola çıkanlar...
umuda ve hüzne
adım atılan günlerin
özlemli anılarında buluşanlar...
gecelerin sabaha bıraktığı,
koskoca sevdalar...
bindiler ve gittiler
buğday tarlalarına ....
öylesine yapayalnız
ve sevgi dolu ....
10.04.2017 Ankara

günaydınım narçiçeğim...

Günaydınım Narçiçeğim...
Bu güzel şarkının güftesi Feyzi Halıcıya ait. Güftekar bu şiiri bir hint efsanesinden esinlenerek yazmış. Efsaneye göre Cihangir Hanlığı'nın genç Prensi Salim Şah, birgün raksını görüp hayran kaldığı, narkali isimli genç ve güzel rakkaseye aşık olur. Zaman geçer ve Prens Salim Şah gönlünü çelen bu güzel rakkase ile evlenmek ister. Kurallar ise farklı.. Bir prensin halktan bir kızla evlenmesi yasak, hele bir rakkase ile evlenmesi akıldan bile geçmemesi gereken bir düşüncedir. Zamanla bu aşk yasağa rağmen büyür, iyice alevlenir. Bütün Hanlığı sarar Anarkali ile Salim Şahın aşkı ağızdan ağza anlatılır. Bu hâl prensin babası olan Han Akbar tarafında ise büyük bir rahatsızlık yaratır. Aşıkların birbirini görmesi yasaklanır. Ama ferman dinlemeyen gönül, burada da ferman dinlemez Aşıkların ilişkisi sürer gider. Aşk hükmünü sürdürür. Efsane aşk iyice dillenir. Civar hanlıklara da yayılır. Bununla baş edemeyeceğini anlayan Akbar Han çareyi sevdalıları ayırmada bulur. Çözüm çok zalimdir. Güzel Rakkase Anarkali ibret için kentin ortasında yapılan, pencesi olmayan dört duvardan ibaret dar bir odaya hapsedilir. Arkasından giriş kapısı da duvarla örülüp kapatılır. Ölüme terk edilmiş bu..Prens şaşkın ve çaresiz, bu aşkı efsaneleştiren şehir halkı ise ağlamaktadır. Her gün gelip bu hücrenin önünde, Hanın insafa gelip güzel Anarkali'yi affetmesini bekler. Bir müddet sonra umutlar kesilir. Artık duvarlar yıkılsa da güzeller güzeli Anarkali'nın sağ çıkma ihtimali yoktur. Halk yavaş yavaş çekilir. Bekleme duvarının önü boşalır. Ama Aşk mecnunu prens ,maşukunun çevresindedir hep. Gönüldeki sevda ve sevilen ölmemiştir. Gözleri kapının örüldüğü duvarda sesiz bir tevekkül ile beklemededir. Mevsimler geçer bahar olur, tabiat canlanır. Bir gün o taş duvarda da bir kıpırtı başlar. Prensin gözünü hiç ayırmadığı o duvarda güzel Anarkali'nın girdiği kapının taş örgüleri arasından ince zarif bir dal filizlenmiştir. Bunu duyan halk tekrar toplanmaya ve her gün bu hayat izini izlemeye başlar. Günler geçer yeni dallar ,yeni filizler çıkar o taşın bağrından ve tüm dallar tomurcuklarla yüklüdür, çiçek açacaktır aşk. 

Bir sabah duvarın önüne gelenler. Duvarın baştan başa kırmızı nar çiçekleriyle kaplı olduğunu görürler. Hayranlık veren bir güzellik vardır. Adeta Güzel Anarkali'nin tüm güzelliği nar çiçeklerinde dir. Bir gecede bütün nar çiçekleri açmıştır. Mevsimler boyu orada aşkın umuduyla bekleyen prens ise duvara yaslanmış Nar çiçekleri arasında mutlu bir ifade ile ruhunu teslim etmiştir.. Aşk çiçekleri açmış aşıkın kalbi ise Anarkali'nin güzelliğini seyrettiği o çiçeklerin ihtişamına dayanamamıştır. Sevdalarıyla birlikte maşukunun yanındadır artık. Rivayet şu ki; O güzelim ateş rengi nar çiçeklerinin çıkış yeri Güzeller Güzeli Anarkali nin aşk dolu kalbidir. Taşları delip sevdiğine kendini göstermiştir

Efsane böyle acılı. İşte bu efsaneyi dinleyen ve bunun üzerine yazılmış olan şiiri okuyan Çinuçen Tanrıkorur Udunu alıp bu şiiri besteleyerek güftesini yazmıştır. Çok güzel bir eser kazandırmıştır musikimize.Şarkının adı ''Günaydınım Narçiçeğim'' Sevenleri yad ederek birlikte dinleyelim.



Beste: Çinuçen Tanrıkorur
Güfte: Fevzi Halıcı

Kürdîlihicazkâr

Şavkıması sana doğru yolların
Sana doğru denizlerin çağrısı
Çırıl çırıl ötelerde bir güzel
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim .
..........
Vurdum tellerine seni sazımın
Sende anahtarı alınyazımın
Yağmur yağdı serpil yalnızlığıma
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim …"



3 Nisan 2017 Pazartesi

gidecek yol

daha
gidecek yolumuz
yazacak fikrimiz...
paylaşacak günlerimiz var
dedi Agop...
vurdu şaraba...
sildi ağzını
gömleğinin koluyla...
şöyle baktı denize doğru...
martıların sesinden çıt yoktu...
oysa çokta olduydu bu sessizlik…
balığa çıkan teknelerin dönmesini beklerken ,
yazdıklarını
boşalttığı şarap şişesine koyup...
ağzını doldurarak küfür etti
her zamanki gibi...
denize bıraktı...
ulaşırdı belki de
karşı kıyıdaki sevdiğine



mart  2015 Karabük

18 Mart 2017 Cumartesi

Dedem Esatzade Esat Bey

Dedem Esatzade Esat Bey

O beni biliyor
Beni gördü..
Ben hatırlamıyorum…
İsimlerimiz aynı…
Dedem..
Bu toprakları bizlere bırakmak için 
Ürgüp ve çevresinde Milli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı yaptı…
İlk meclise çağrıldı…
”siyaset bizim işimiz değil” diyen babasının sözünü tuttu…gitmedi…
İstiklal Madalyasını teslim almaya gitmedi…
Bu ülkeyi kurtarmak için savaştık madalya için değil diye…
36 sene sonra eve getirdiler….
Nufus Memurluğundan emekli oldu 946 ‘da Sarız’da…
60 sene sonra seslendi bana ansızın….
"955 kasım 23 çarşambayı perşembeye bağlayan gece Şavşat'ta kar yağdı" 
Diye not  düşmüş… eski yazı ile nüfus kağıdına..
Aynı duyguları paylaşmışız diye düşündüm  kar yağışlarında…
Hüzünlü bir andı benim için…
Gözlerim doldu…
Yüreğim burkuldu…
O benim dedem, ismimiz aynı….
Buluştuk yıllar sonra…
Bir gece beklenmedik bir şekilde…
Ve bana ilk kez bir anısını anlatmış olduğunu hissettim böylece…
Ah dede ah…
Ne çok şey vardı kim bilir…

18.03.2015 Karabük