Çocukluğumdan bu yana hep hafta sonu benim için eğlenceli olmuştur. Okul, her ne kadar ilkokulda iken; o zamanlar cumartesi yarım gün olsa da, eve geldiğimde herkesin evde olması ayrı bir güzellikti. İlk kez okumayı sökmeyi de cumartesi günü gerçekleştirmiştim. Eve heyecanla ve mutlulukla koşarak gelişimi hala hatırlarım. Tabi o zamanlar genelde eve yakın okullara giderdik ve servis kullanmazdık. Ancak eve geldiğimde gördüğüm her zamanki durum olmadığı bir gündü. Evde ciddi bir bayram temizliğine girişilmişti. Merdaneli çamaşır makinesinden yıkanan çamaşırların suyu sıkılıyordu. Ortalıkta temizlik malzemelerinin birbirine karışan kokusu vardı. Ama evde sadece annem vardı. Ablalarım, ağabeyim ve babam yoktular. Anneme sevinçle söyledim...Anne okumayı söktüm bak bu da kurdelem... Kırmızı kurdelem okul üniformanın sol üst tarafıma okumayı sökünce itina ile öğretmenim aferin oğlu diyerek takmıştı. Ankara'da Teğmen Kalmaz İlkokulu 1-B sınıfında Türkan Erol'un öğrencisi olarak başarmıştım. Ama babamla da uzun uzun çalışmıştık heceleri. O zamanlar hece hece öğrenir daha sonra da kelimeleri bulurduk... Ama akşamında istediğim tüm yemekler de hazırdı annemin ellerinden.... Nereden nereye aşağı yukarı 43 yıl geçti. Hala hafta sonları çok güzeldir bence...Belki herkes için öyledir. Ama şimdilerde küçük bir çocuğun gözünden, orta yaşlı adamın hayat tecrübesine doğru ilerleyen yılların farklılıkları oluştu artık. Geçen bu yıllar boyunca sol göğsümün üzerine bir çok kurdele taktım... Hepsini gururla ve sevgiyle taşıdım... Ama hep o hafta sonunda ki heyecanlı ve okumayı söken çocuğun koşturmasında ki hafta sonlarına özlem duyarım... Çocukluk işte...
Anı yaşamak üzere yürüdüğünüz yolda, geçmişten yağmur damlaları gibi düşen cümleler sizi nerelere ulaştırır, bilinemez...Bilinen tek gerçek ise hakikatin kelimelerin tınısında gizlenmiş olabileceğidir.
9 Ağustos 2015 Pazar
8 Ağustos 2015 Cumartesi
Sonbahar
rüzgarı gecede yakaladım
önce sen geldin,
sonra mutluluk geldi…
yol boyunca yürüdüm
sararmış
sonbahar yaprakları
köşe bucak uçuştular,
önce sen bastın yapraklara
sonra güzelliğin bastı
ansızın yüreğimi…
insanlar vardı
çepeçevre sarmışlar
ve sevmiştim onları,
önce sen ayrıldın sevgimle
sonra ben paylaşmak istedim
onlarsız zamanları seninle…
yağmurlar yağdı ardı sıra
olancası bedenimden geçip
sen oldun, mutluluk oldu gönlüme,
önce seni geceye verdim çaresiz
sonra yüreğimi de
seninle gönderdim…
30.03.1988
neydi bu
bir uçak havalandı,
gönlümden
üç parça şeyi
alıp götürdü
ve hepsi de
yeniden üretildi…
neydi ki
bu
umutsuz
başkaldırı,
neydi bu
sevda bahçesindeki
yoksunluk
ve nasıl bir
yoldu ki bu
hiç dinmedi…
Kum Taneleri
“kum taneleri”
gün ışımasında,
aşkın dansını
yaptığımızda
dalgalar ,
bedenimizden geçip
kumlara saçıldı …
vücudumuzdan
ellerimizde kalan,
kum taneleri ve
özlemdi…
yakarışımız
sevgiyeydi
ama bulduğumuz
hasretti…
dalgalara
ulaşamayan
kum taneleri gibi…
fakat gün dönmüştü
haykırdık,
ayaklarımız deniz
kenarında
suya değdiğinde,
gürledik
paylaştıklarımızla…
dudaklarımızda
başlayan
ve ayaklarımızda
tükenen
sevgi…
şehvete bulaşmış
ve uzanmıştık
öylece
kumsalda…
elim elinde
şiir okuyordum
sevgiye
özleme
ve hayatla olan
kavgamıza dair
bu sendin
bu bendim
bu bizdik
ve kumsalda
bir kum tanesiydik…
7 Ağustos 2015 Cuma
Umut Etmektir Hayat
Umut etmektir hayat...
üzerine kar yağar
sen gün ışığı gibi bakarsın
üşüyen ellerini uzatarak...
seslenirsin kendine
hele dur bakalım
geçer be elbet diye
yorgunluğun, hüznün
ve yüzünün kırışıklıkları
anlatır seni
attığın adımlardaki
direnen umudundaki geleceğe !
sen sen değilsindir
düşlediğin de bu değildir ama
yaşarsın,
sana ait olan hayatta!
11.06.2015 Karabük
1986 Güzündeydi
Saat gecenin herhangi bir vakti
Yamansınız dostlar
Beni aramak nerden aklınıza geliverdi
Son kez nerde miydi
Ne önemi var, şimdi buradayız ya dostlar
1986 güzündeydi, birbirimizden
habersiz kalışımız
üç odalı bir ev
içinde dağılmış eşyalar
duvarda yarısı yırtılmış bir gençlik yılı afişi vardı
çok iyi hatırlıyorum birde
üç şişe efes güneşi olmalı
içi boşaltılmış
pek de severdik malum
birde benim güncelerimin olduğu defter olmalı o evde
ne anılarımı var o defterde
bir bulunsa
hepimiz orasında, burasında
bir yerindeyiz
dağların havasını soluduk yıllardır
metro yapılacak diye sabırla bekledikte
yinede her sabah aynı işkenceyi çektik otobüslerde
beklemeye inatlaştığımızdan
gelmedi yine tabi ki,
zaten ne zaman geldi ki
13.11.1988
Seçilmiş Şiirlerim
seçilmiş şiirlerim yok
sana
yazabileceğim kadar
güzel ve anlamlı
sana ancak yüreğimin çıplaklığında
kıyasıya bir sevgiyi
verebilirim
dizelerimin yorgunluğuna aldırma
hepsi senin özlemine
öfkelenen
sesimin buruklaşan tınısıyla dopdolu
öyle sana kırgında değilim
seni özledim
Yaz Bakalım Agop !
yaz bakalım Agop !
nicedir yoktun !
teknenle en son gidişinden bu yana
denizin kenarındaki
masada tek başına
boşalıyor yüreğim hüzünlere
ne yollara gittik be Agop!
ne balıklar tuttu ağlarımız
ne rüzgarlarla dalgalara doğru yol aldı
umutlarımız
hiç yorulmadık
hiç usanmadık
şimdi Agop,
şimdi yine
sesleniyorum sana
masada,
tek başına
ve içerek...
11.06.2015
Karabük
6 Ağustos 2015 Perşembe
O Gün 2
Agop bilirsin,
Biz sevdik mi
Tam severiz
Severiz ama
Sevmek o gece
İntihardı
Gözyaşlarımdan geceye dökülen
Umutları vardı yüreğimin
O umutlarımı yaşayamamanın sıkıntısını
Acı günlerin yorgunluğunu
Hissediyor ve beni bekliyordu
Ben bir şato yapmıştım ona
Çocukluğumu yaşıyordum
Beş paralık bir kazancım dahi olmadan…
Agop sevgili dostum
Sen ayrı gecede
Ben ayrı gecede
Aynı özlemlere soyunurduk
da
Yine bunca mutlu olamazdık
Ama bunca mutlu aşk gibi
Aslında mutlu aşkın olmadığını
Şiirlerden okuyup
Yaşamazdık
Ah Agop,
Bir bilsen
En son doldurduğun kadehimdeki
Şarabın tadı gibi
Buruk her şey
21.02.1990
Gün Işığında
Gün
ışığında
Yağmur
damlaları ile
Yürümeye
başladım
Yalnız
Ve
özlem dolu…
Sokak
lambaları hala yanıyor…
Ve
gecikmiş bir pişmanlık gibi
Yüreğim
darmadağınık..
Hava
kapandıkça
Haykırıyor
isyanını
Ve
yağıyor üzerime
Çaresizliğime
aldırmadan..
Oysa
ne türküler vardı
Dinlemiştim
Anadolu
yollarında
Biteviye
Yolculuklarımda…
08.04.2015
Karabük
Uzaktan Bakabilmek
Uzaktan
bakabilmek
Öylece,
Dokunmadan
hayata
Umutlu
Ve
mutlu
Başkaldıran
İki
çift göz
Ve bir
hayat
Vicdanın
sesinde boğulmuş
İsyan
tarlaları
Dile
gelmiş
Gülümsüyor
Öylece,
Uzaktan
Ve
umarsız…
07.05.2014
Karabük
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
E setler İle Aziz Yohannes’in Ürgüp’te Kesişen Hikayesi Esetler ve Aziz Yohannes’in hikayesi yaklaşık 300 sene önce Türk - R...
-
Bir aydır yazıyorum. Şiirlerimi, denemelerimi, gördüğüm yerleri ve anı kırıntılarını. Yazmak güzel bir şey. Paylaşmak da heyecanlı. G...