Ne yapıyorsun sen. Ayaklarımı
yerden kesiyorsun, havalarda uçuyorsun, dudaklarımı yarım öpücüklerle
dolduruyorsun. Beni Kaf Dağının arkasına uçuruyorsun. Ne var orada, kim var
orada. Bu dünyayı bırakıp nereye gidiyoruz söylesene. Ellerim yanar, döner benim
ellerim, ellerim, ellerimde kendi ellerim. Konuşmaz ağzım, söylemez dilim. Öyle
bakıp duran, sessiz, çırpıntılı gözlerim. Hani gözlerin, nerede seninkiler. Öyle
bulutlu ki, yüzün göremiyorum seni. Dokunuyorum hiç sesin çıkmıyor. Sonra bir
çift el uçuruyor beni göklere. Pamuk gibi duran buluttan bir parça koparıp geri
dönüyorum. Sonra pamuk helva oluyor. Yarısını sana vermek istiyorum. Dünya,
insanlar, kardeşler, eşitlik el ele sloganıyla. Neredesin, seni göremiyorum. Birden
yüzüm, dudaklarım binlerce öpücükle doluyor. Yağmur gibi gökten öpücük yağıyor.
Saçlarım, vücudum, ellerim, kirpiklerim ıpıslak oluyor, bu coşkulu yağmur
sonrası. Ve çıkan gök kuşağının altında silinme gereksinimi duymadan, kurumak
amacıyla bir taşın üstüne oturuyorum. Biri yine ellerin, fısıltıyla, ver onları
bana; ver benimkilere karışsın seninkilerde. Güzellik diyor, aşk diyor, tutku
diyor, gelecek diyor. Elimi avucuna tıkıyorum telaşla ve ona üç küçük maymun
masalını anlatıyorum. Şu kirli çay deresinde, burnu sümüklü çocukları
gösteriyorum. Uzakta suyun kenarında çıplak ayakları, pisliklere bulaşan çocukların
ellerindeki uçurtmaları söylüyorum. Hadi gel onları da uçuralım diyorum sana.
Öylece bakıyorsun çevrene şaşkın, sonra yeniden yok oluyorsun. Senin benim
üstümden attığın çuvaldaki öpücüklerden,
bende onlara atmak istiyorum. Silkiyorum, gökten tek tük bir iki öpücük
düşüyor.Gerisi boş, ses değil; çıtırdı bile yok. Duyulmuyor evrende
öpücüklerinden bir tını. Üzülüyorum, çocuklara erişemediğim için. Seni havaya
fırlattığım da üzerinde pembe çiçekli elbisen var. Etekleri döndükçe açılıyor,
açılıyor. Yanımda, yöremde ne kadar kötülük varsa, bir kılıf olup örtüyor
üstlerini. Bir seviniyorum, bir seviniyorum; gelip atılıyorum kollarına. Ne çok
seviyorum seni ve ne çok seviyorsun sen beni. Hayır bırak beni sevme. Tarla da
bu mevsim kadınlar pamuk topluyorlar. Gel el ele verip, onları sevmeye gidelim.
Bulutlar arabamız, güneş umudumuz.Göz açıp kapayıncaya kadar oradasın. Ve hemen
yanında tarlaya getirilip , unutulmuş gibi duran; ağzı emzikli çocuğu
öpüyorsun.Onu emziriyorsun, sütsüz göğüslerini sütle doldurup veriyorsun ağzına…Uzakta
salına salına geliyor bebeğin anası….Ellerim düşüyor boşluğa ve kaybolup
gidiyorsun pamuk tarlasında…
20.09.1988