29 Ekim 2015 Perşembe

"Adın Yazılacak Mücevher Taşa"





Bu cümlenin anlamını idrak edebilmek  için, sanırım ilk başta çok iyi bir tarih bilgisi ve bilinci ve Atatürk'ün Türkiye için önemini ve geleceğimiz için değerini ve yol göstermesini de kavramak gerekir. Mücevher taşa adını yazdırmak için yola çıkmayan bir insana bunu demek ne kadar anlamsızsa, O nun adının "mücevher taşa yazılması" ne kadar önemlidir aslında. Peki bu nasıl olacak... Elbet sevdiğimiz insanın adını parktaki ağaca  ya da banka yazdığımız gibi olmayacak. Bu farklı bir şey. Değerli bir şey. Aslında içinde minnet ve gurur var. Yürekten gelen bir saygı ve örnek alınacak bir rol model var. Hepsinden önemlisi Özgürlük var, Özgürlükkk... Hani "okulda defterime, sıraya ağaçlara yazarım adını" dediği gibi.... Cumhuriyet o mücevher taşın ta kendisidir. Cumhuriyet Onun adının yazıldığı bir destanın adıdır. Cumhuriyet o özgürlüğün, bir millet tarafından, O nun önderliği ile nasıl  gerçekleştirildiğinin adıdır. Mücevher taş... Cumhuriyet o mücevher taşın üzerinde 92 yıldır parlamaktadır Mustafa Kemal Atatürk'ün adının yazılmış gizeminde... Adın yazılacak mücevher taşa, Türk Gençliği haykırarak okuyacak her daim, o mücevher taşın üstünde yazılmış adını Atam... Yaşasın Cumhuriyet... Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk.. Yaşasın o mücevher taşın üzerine adını yazan, ve Türk Gençliği'ne Ödev veren Mustafa Kemal Atatürk'e...Minnetle ve Şükranla...Saygıyla..92. yaşın kutlu olsun  Türkiye....

27 Ekim 2015 Salı

Agop ile Ürgüp'ten Prokopi'ye... Barışa Yolculuk....


Agop, çayı demledim ve öylece bakıyorum Kayakapı'ya doğru Temenni Tepesi'nden.. Haliyle sonbaharın kışa dönen yüzünün soğukluğunda içtiğimiz çayların keyfindeydi sohbetlerimiz... Demlik demlik çayı tüketip de Kayakapı'nın o yalnız haline iç geçirirdik. Oysa bir dönem Ürgüp'te Kayakapı'nın Seslenişi ile günler geçerdi... Deden Niko ile Esat Dedem'in Bağa giderken hoş sohbetleri ve birbirlerine takılmaları sanki Kayakapı'nın boş sokaklarında çınlar gibi şimdilerde... 



Hatırlarsın Aziz  Yuhannes yaşardı o Kayakapı'nın dam evlerinde... Gittiniz Agop , Prokopi oldu yaşadığınız yerin adı. Geçen sene sizin orda kucaklaştığımızda yıllar sonra, göz yaşlarımızla yıkadık geçmişin özlemlerini de dinmedi yine de...Kaldı geleceğe yine be ... Bak Yuhannes'in Dam evinden gelen ışık hala duruyor Kayakapı'da. Esat Dedem'in evinin yanında...


Peri bacalarının yıllara meydan okuyan ay ışığındaki seslenişinde yaşanmış bir dostluğun öyküsüdür Kayakapı'da Agop'la yaşadıklarımız... Ürgüp'ten Prokopi'ye bir ses, bir özlem ve bir umuttur barışa uzanan ellerimiz...Agop....

İmza Günü

İmza günü ....))) Kuzen Selim'in evinde, Adnan'ın kamerasından ...Tandoğan'da Atamıza yakın minnetle ve saygıyla....Ayşen'in hazırladığı güzel yiyeceklerle ... Şiir kitabımı imzaladım Agop, eh sende olaydın iyiydi...

19 Ekim 2015 Pazartesi

Atatürk Liseli Olmak Ayrıcalıktır..

1979-1982 yılları arasında Ankara Atatürk Lisesinde okudum. Adının Atatürk olmasının gururu ve sorumluluğu bütün liseyi sarmış gibiydi daha ilk adımımı attığımda bahçeye. Her anı her yılı ayrı bir güzel ve özel geçen, her türlü haksızlığa direnen ve özgürce fikrini söyleyen genç insanlardık. Arkadaşlarımız, Değerli Hocalarımız, anılarımız ve tabi ki aşklarımız. Özlemlerimiz ve efil efil esen rüzgarda seslenişimiz. Hepsi hepsi geride kaldı. Ama hiç dinmedi o yıllara, dostlara ve özgürlüğe olan duygularımız ve tabi ki sevdalarımız. Hele hocalarımızla geçen derslerin iyi kötü anıları. Hepsini 2015 de bulma umuduyla gittim yıllar sonra, Hocalarımızı, arkadaşlarımızı ve Ankara Atatürk Lisesinin o havasını yaşadım yeniden.











18 Ekim 2015 Pazar

Adres... Kayakapı'nın Seslenişi'nden




bir adres verdiler
gidilip asla dönülmeyen…
yollarında
çocukların oynamak istemediği,
küskün çiçeklerin açmadığı,
bir yer verdiler …
umut orada sonsuzluktu…
yürek kimsesiz bir çocuk…
gözyaşları suluyordu gönülleri
öylesi bir adres verdiler…
nefesim çoğu zaman
daralıyordu orada..
vücudumdan her gerildiğinde
insan sesleri geçiyor,
ellerim tutacak bir şeyi aramaktan
yoksun bir durumdaydı ki,
orada,
saçlarımı aldılar yirmisinde
altmışımdaymışım gibi

29.01.1988

Bugün Pazar...Nazım Hikmet Ran


Bugün pazar. 


Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. 

Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün 

Bu kadar benden uzak 

Bu kadar mavi 

Bu kadar geniş olduğuna şaşarak 

Kımıldamadan durdum. 

Sonra saygıyla toprağa oturdum, 

Dayadım sırtımı duvara. 

Bu anda ne düşmek dalgalara, 

Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. 

Toprak, güneş ve ben... 

Bahtiyarım...

Nazım Hikmet Ran....

Barcelona'nın dar sokakları


Barcelona'nın dar sokaklarında kaybolmak üzere gitmek güzel bir şeydir aslında. Haliyle bir Floransa değildir. Her yanı sanat kokan. Ya da bir Paris değil bohem bir yapının aşkla bezenmesi gibi. Ya da bir Venedik değildir. Şehvet ve gizemin erosla dansını yapması gibi. Başka bir şey vardır Barceelona'da. Çokca bize benzer. Akdeniz iklimi insanları sıcakkanlı yapmaktadır. Ama Katalanların milliyetçi duygularını da hissedersiniz her yere astıkları Katalunya Bayraklarından dolayı. Hiç rahatsız da etmez bu tavır. Çünkü her şey düzenli ve yaşamaya dönüktür. Hareketli ve enerjiktir. Çok iyi korunmuş bir şehirdir Barcelona....Her yanında eski taş binalar, geçmişe meydan okur gibi sanki yeni yapılardır. Sokaklarda dolaşırken, önünüze çıkan  değişik dükkanlar,cafeler ve Barcelona'nın olmazsa olmazı meşhur Tapaz çeşitleri her köşeden sizi çağırır adeta... Ve tabi ki Sangra ile güzel bir yemek molası öğlen ya da akşam sizi bekler o sokaklarda. Meydana çıkan sokaklarda ne kadar dolaşırsanız dolaşın hep aynı noktaya gelmeniz ya da gelememeniz aslında tamamen sizin o sokaklarda kendinizi kaybetmeniz ile ilgili gibi görünür...Ama bir heyecanla dolaşırken rastladığınız her şeyi görmek ve fotoğraflamak olayın ayrı bir yanıdır. Barcelona'nın sokakları aslında, gezilmesi gereken yerlere sizi götüren sessizlikle gelmenizi bekleyen hayatın gizemli yolları gibidir. Ve yollar sizi Barceleno'da o kadar çok yere götürür ki aklınız hangi görülmesi yere gitseniz de, o sokaklarda havayı yaşayarak yürümenin güzelliğinde kalır. Eh tabi bir de açsanız Tapaz ve Sangra...




16 Ekim 2015 Cuma

Hayalin Peşinde Koşmak

Küçük yaşlarda sabahları erkenden haberlerin sesi ile uyandığım zamanlardan, on beşli yaşlarda kitap okumaya ve sorgulamaya başladığım gençlik yıllarıma kadar; düşündüklerimi çocukça bulurum. Ama Nazım'la tanışınca, başladı bendeki şiir tutkusu. Hep okudum, ama hiç yazmadım....Sonra aşık da oldum ama yine yazmadım. İlk şiirlerimi Üniversite yıllarında yazmaya başladım. Kitap, dergi ve gazete okumak hayatımızın günlük planlaması içinde temel taşları olduğu zamanlardı. Şiirlerimi önceleri pek kimseyle paylaşmadım ve daha sonra da şiir yazmanın ayrı bir özel çaba gösterilmesi gereken bir çalışma olacağını düşündüğüm içinde bıraktım şiir yazmayı...1984-1991 yılları arasında yoğun olarak şiire yoğunlaştığım yıllar olarak hatırlarım. Biraz hüzünlüdür şiirin dizeleri arasında nakış gibi ince ince işlenen duyguları anlatmak ve okumak. Ama güzeldir. Yaşadığını hissedersin. 

Bir zaman sonra ki, epey bir zaman sonra; tekrar dokundum sazın teline... bu kez çalan müziğin tınısı farklıydı. Bu kez Agop, senin ardından kaç kış kaç yaz geçti hatırlamıyorum ama ilk dize döküldüğünde kalemimle kağıda, yazdım artık ne varsa... Artık tarih 2012 ye gelmişti. aradan geçen zaman dilimi; artık başka türlü vuruyordu sazın tellerine... 

Yazmak ve paylaşmak öne geçmişti artık. Paylaşmak giderek hayallerimi süsler oluverdi. Ve bir sesin anlatılması hikayesini "Kayakapı'nın Seslenişi" olarak paylaştım. 

Şiir Kitabım olması hayalimi böylece gerçekleştirmiş oldum. Ancak bir kitap evi aracılığı satışı yapılmıyor. Şimdi yeni bir hayalin peşinde koşmaya başladım... Agop, bir sus be , geliyorum...Ha unutmadan, Agop'u çok merak ediyorsanız eğer, en yanınızda olan gerçek ya da hayal, gerçek bir dosta bakın derim. Sonuçta Agop bu gece de masa da sandalyen öyle duruyor...Gelmedin yine...Ben başladım şiirlerimi okumaya...



















14 Ekim 2015 Çarşamba

Kayakapı'nın Seslenişi

Bende bir şiir kitabı çıkarıp sesleneyim dedim... Agop hatırlarsan Gazali'den Rubailer, Nazım'dan şiirler okur geceyi gündüz edip kuru ekmek yağ ile kahvaltı ederdik... İşte o Kayakapı'nın Seslenişi oldu şimdi Hayat Arkadaşıma sevgiyle...Unutmadan diyeyim sana da selam olsun...


13 Ekim 2015 Salı

Oyun Treni

Agop, 
bu aralar 
çok seslendim sana... 
Çocukluğumuzda 
Deden Niko'nun hikayelerini  dinler 
sonra da 
sizin evdeki siyah beyaz tv den 
oyun treni adlı programı izlerdik. 
Ajans başlayana kadar...! 
Şimdi oyun treni de öksüz artık... 
Nur içinde yatsın ... 
Levent Kırca'da gitti buralardan, 
Atatürk ve Cumhuriyet diyerek...
Aslında yıllar geride kaldıkça 
ileri de kalan sadece umut artık Agop... 
Ulaş ulaşabilirsen, 
ya da yürü yağmur demeden ... 
Meydana bırak öylece karanfilleri ki 
adı barış olsun 
o anlatılan son hikayenin...
Sevgive özlemle Agop... 
Levrekler hazır ona göre gel...

10 Ekim 2015 Cumartesi

Yangın Yeri

Agop!  
içim yanıyor, 
yüreğim yangın yeri. 
birer birer düşüyor 
domine taşları gibi 
hayatın orta yerinde açan kan çiçekleri.. 
Agop olmadı be, 
hiç olmadı... 
umuttu ekmeğimiz, 
teknenin içindeydi nafakamız 
ve denizlerin içindeydi geleceğimiz...
ah Agop ah !! 
hedefe giden okun peşineydi 
hayallerimiz... 
oturduk yine masanın başına, 
"boşalır bre yüreciklerimiz" dersin de, 
hep sen önce gidersin be Agop!... 
işin rast gitsin be ...!!