8 Aralık 2015 Salı

AGOP !!



merhaba Agop....!

senden bahsettikçe, 
sana seslendikçe 
merak eder oldular seni. 
kimsin, nereden gelip nereye gidersin 
ve niye bu kadar adın geçiyor... 
dur bakalım bir zaman gelir 
seni anlatırım dostum... 
ama şu kadarını söyleyeyim 
hayal ve gerçeklik iç içe geçmeyince, 
zamanın akışı monotonlaşır.... 
ama mutlaka bir kahve içimi 
sohbet etmeye de gideriz dostlara... 
sohbet işte o kahvenin öncesi 
ve sonrasına göre yol alır 
hayatın içinde... 
hadi rastgele....

6 Aralık 2015 Pazar

27 kasım 3 aralık 2015 sinema verileri

 

Sinema sektörünün geldiği noktada seyirci sayıları ve gelir, sanatsal kaygıya göre daha önde izlenir oldu. İyi film, kaliteli film bulmak zorlaştı ama sinemaya gitmek kolaylaştı. Sinema salonları AVM lerin içinde yer bulmaya başladı. Cadde üzeri sinema salonları ise giderek kapanmakta artık. Yukarıda ki boc office verilerine göre toplum olarak ucuz komedi flimlerine prim verip gülüp geçerek zamanı tüketmek kolay geliyor. Gençlik flimleri ve çocuk flimleri seyirci sayısının artması tabi ki çok güzel. Ama hala yabancı film hegemonyası da kırılabilmiş değil. İyi seyirler , seçim sizin... Ben film seçerken konusuna, yönetmenine, oyuncularına ve kendinize göre bir seçim yapmanızı ama kolayına kaçmamanızı öneririm...

5 Aralık 2015 Cumartesi

Eski bir tapınak yazısı/Xsentus İ.Ö.9

 ESKİ BİR TAPINAK YAZISI' nda 
ifade edilen özlü sözler düşünmeye değer niteliktedir. 

Gürültü, patırtının ortasında sükunetle dolaş, gürültüde sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe,Kendini yitirmeden herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma, içten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinler onları; çünkü dünya da herkesin anlatacak bir öyküsü vardır.  Yalnız planların değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle, çabanla ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur.

Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle sev ki,  başarıların, bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerin ile de yepyeni  hayatlar başlatmış olacaksın. Sadece seviyende ki kişiler ile olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman bile sever gibi yapmakla kazanırsın.çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onlara sevmeye zamanın kalmaz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğin den daha fazla değildir. 


Gerçek aşka burun kıvırma sakın; onu küçümsersen sen de besinsiz kalırsın, küçülürsün. O yoğun sevgi çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçe gibidir.  O bahçeye layık bir bahçıvan olabilmek için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.  Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. 

Savaşmadan teslim olma Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.  Bu dünyada bırakabileceğin en iyi miras ardında duracağın dürüst bilgidir. 

Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol. 


Hatırlar mısın? Doğduğun zamanları; Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.  Sabırlı, sevecen, erdemli ve olumlu ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekanıdır. 


Xsentus (İÖ 9. Yüzyıl )

29 Kasım 2015 Pazar

Gösterimdeki Flimler Seyirci Sayısı


Adaletspor


Sene  1982...Ankara 19 Mayıs Stadının sert topraklı amatör küme maçlarının oynandığı yan saha. Takım Adaletspor. Daha o zamanlar başladı yani adil olma, adaletli olma, adalet için yaşama bakışım, direnmem... İyi bir futbolcu olamadım. Gol attığımda oldu. Yedek kaldığımda. Sarı kartta gördüm. Kırmızı kartla hiç karşılaşmadım. Ayağıma tekme de yedim. Tekme de attım. Ama adam gibi spor yaptım. Kolayına kaçmadan, amatörce, sonuna kadar...Nefesim yettiğince, tekniğim, futbol bilgim elverdiğince... Yendim de yenildim de.. Farklı da yenildik, farklı da yendiğimiz oldu, nadiren de olsa.. Maça çıkarken bir limonu paylaşırdık bir arkadaşımızla..Maç bitince duş alma olanağı soğuk su ile olduğundan pek kolay da olmazdı.  Hepimiz birer ünlü futbolcu olmak istiyorduk. Adaletspor için mücadele ediyorduk. 30 sene geçmiş bile çarçabuk geriye dönüp bakınca....
Adaletspor Takımı...1982...oturanlar soldan ikinci...


23 Kasım 2015 Pazartesi

Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun....

Benim tanıdığım Öğretmenlerimin çağrısıdır C.Atıf Kansu'nun "Dünyanın Bütün Çiçekleri" adlı şiiri... Öğretmenlerime, öğretmen tanıdıklarıma, tanımadıklarıma ve bir şey öğretmek için çabalayan tüm öğreticilere selam olsun. Öğretmenler Gününüz Kutlu olsun. Onlara "Dünyanın Bütün Çiçekleri"ni getirseniz bile emeklerini ödeyemezsiniz. Öğretmenlerime şükran borçluyum. Ellerinizden hürmetle öperim... Sevgi ve Saygılarımla.. 



DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin… ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum.
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları…
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyorum gönlümde,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerinde,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek
Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta.

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım.
Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın,
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Ceyhun Atuf KANSU

16 Kasım 2015 Pazartesi

Sandalyeler ve Masa...Yüreklerimiz...


dört sandalye, bir masa 
ve iki küçük gemici feneri ile 
geceye seslenen denizin kenarında 
çay içerek hayallerini konuşan 
dört kişiyi hatırladın mı Agop! 
gelecek ellerini uzatsalar 
dokunabilecekleri uzaklıkta gibiydi onlar için. 
yürekleri adımlarının önünde gidiyor gibi 
heyecan içindeydiler. 
öylesine bir gece, 
öylesine bir sohbet 
ve öylesine bir anı  paylaştılar. 
gece örttü üstlerini. 
üşüdüler ama seslenmediler...
masada gelecekleri kuruldu...
masadan ilk kalkanı yoktu gecenin. 
usulca gölgeleri çoğaldı 
ve gecede kayboldu. 
onlardan geriye kalan isimleriydi Agop!... 
masa yine öylece bekliyor... 
gece çoktan sabahın alacasına, 
kaderin kurulmasına uyandı bile. 
kısmetse Agop, bu gün balıktan dönerken 
yine söyleyeceğiz hep beraber...
"Dostların arasındayız, güneşin Sofrasındayız" 
ve yine hatırlayacağız.... 
bekleyeceğiz ve kısmetimizi denizden alıp, 
yarın yine denize vereceğiz...

15 Kasım 2015 Pazar

biteviye

Tek tek
Sıraladığımda
En cesur başkaldırı
Göz yaşlarım
Şöyle
Rahat rahat
Düşündüğümde
Umarsız bir şekilde
Islanmak istiyorum
Yağmur tanelerinde biteviye


11.06.2014

Yine Umutlandık Agop!


Yine umutlandık Agop!
Yollara düştük
Ellerimiz kızıl bir gökyüzü
Üzerimizde
Bulutların  gölgesi
Sıyrılmak için atıyorum
Adımlarımı geleceğe
Bir sevdaya bu yol
Bir umuda
Bir bir yazıyorum
Ve haykırıyorum
Her şey
Duvar dibinde
Sona erecek

25.03.2015
Karabük

Son dize

Bu  son dize

Söylenecek lafların

Gidilecek yolların

Çekilecek tespihin imamesine kadar

Ya sabır denilecek

Ve belki de

Vücuda gelen söylemlerin

Artık bir önemi olup olmadığı da

Söylense de

Bir şey değişip değişmeyeceği

Bil cümle

Yürek yangını da belli değilse

Yaz tahtaya

Bugün son kez imza atıldı diye

Belki ondan sonra adım atmak

Ve yağmurun sesinde

Sevişmek

Bir anlam kazanır

Bedenlerimizde ürettiğimiz sevgi

Ve gelecek ile

08.04.2015


Karabük


10 Kasım 2015 Salı

Son Kalaycı Ustası



Bundan bir yıl önce, Adil ile Samanpazarı'nda dolaştık. Son Kalaycı ustası... Adını söyledi ama hatırlayamadım şimdi. Oysa çok sevdiğim bir tümcedir. "Güllerden geriye kalan, sadece isimleridir" Umberto Eco "Gülün Adı"'nda der. Son Kalaycı Ustası artık bu mesleği hiç bir çırak yapmak istemiyor demişti. Ama işini yaparken ki, ciddiyeti ve emeği orada görmekle kalmayıp,  değerli fotoğraf sanatçısı, sevgili dostum Adil Alpkoçak,  kamerasından  aktardı sizlere. Meslekler kaybolurken anılara sahip çıkmak gerek gerçekten. Düşünsenize çocukluğunuzda olup da şimdi artık göremediğiniz ya da çok nadir gördüğünüz ama artık o eski hoş sedayı gönüllerimizde bırakmayan koz helvacıları. Ya da okulun önünde elma şekeri satan sokak satıcılarını. Daha bir çoğu sayılabilir mutlaka. Ama o gün Samanpazarı'nda son kalaycı ustası canla başla çalışıyordu. Ataşın harından, insanın emeğini resmediyordu tencerenin dibinde.. Ustalık zor, çırak yetiştirmenin artık daha zor olduğu, seri üretim zamanlarına geldiğimiz gelişen dünya ölçeğinde, bu dem son fasıl der gibi biraz da hüzünlüydü aslında. Ama sımsıcak yüreğinden gelen gülümseme ile bıyıklarının altından yarım konuşarak, artık kapatacaklarını da üzülerek duyduk. Son Kalaycı Ustası, Samanpazarı'nın Cumhuriyet yıllarından günümüze akan bir görüntüsü aslında. Anadolu insanının. Ahilik sisteminin çökmesi ile birlikte haliyle ustalık kalfalık ve çıraklık 'ta enstantanelerde kalan hüzünlü bir bakış günümüze gülerek. O gün bu gün aslında bir yıl  sonra... Ve Son Kalaycı Ustası'da önlüğünü çıkarıp, işlikten ayrıldığında, öksüz kalacak ... Yolun açık olsun Son Kalaycı Ustası...Hayata hep gülerek bağ böyle. Ömrün uzun, umudun daim olsun...