Anı yaşamak üzere yürüdüğünüz yolda, geçmişten yağmur damlaları gibi düşen cümleler sizi nerelere ulaştırır, bilinemez...Bilinen tek gerçek ise hakikatin kelimelerin tınısında gizlenmiş olabileceğidir.
11 Mayıs 2020 Pazartesi
5 Mayıs 2020 Salı
Hoşçakal
Agop !
bayağı oldu yazmayalı...
Hayat akıp gidiyor...
Yaşlanıyoruz dostum...
Kayıp bir kelimenin peşinde
ömrümüz geçti...
Eh doğanlarda büyüyor haliyle ...
Konsere gitti ...
O içerde
ben dışarda
şebnem ferah dinliyoruz ...
Hoşçakal diyor yine ...
Hani
avaz avaz bağırıp
balıktan dönerken söylediğimiz
marşlar gibi
heyecanlı gençler.....
Hadi vre
görüşürüz...
16.06.2016
Esetler ile Aziz Yohannes'in Ürgüp'te Kesişen Hikayesi
Esetler İle Aziz Yohannes’in Ürgüp’te Kesişen Hikayesi
Esetler ve Aziz Yohannes’in hikayesi yaklaşık 300 sene önce Türk - Rus savaşı sırasında başlamıştır. Esetler olarak tanınan ailenin büyüğü Esat Ağa 1710 yılında ki Kırım’da ki, Rus Savaşında yer almıştır. Bir Yeniçeri Ağası olan Esat Ağa, Osmanlı Devleti savaşı kazanınca köle olarak genç bir asker olan Yohannes’I yanına almıştır. Esat Ağa, yol boyunca yanında yer verdiği, Yohannes ile iyi bir diyalog kurmuştur. Yohannes ile birlikte Ürgüp’e gelmişlerdir. Bu meşakkatli yolun sonunda; Yohannes ile tanışma sonrasında gelişecek konulardan, inanılmaz bir hikaye çıkmıştır. Nesilden nesile söylenen bu hikaye ile Ürgüp Kayakapı Mahallesinde Esetler ve Aziz Yohannes belkide farklı kültürlerin, aynı insanı değerlerle buluşmasına örnek olmuştur.
Esetler ve Aziz Yohannes kimdir?
Yohannes genç bir asker olsa da aslında Din adamıdır. Her zaman mütevazi davranan, insanları asla kırmayan ve her kese yardımcı olan bir yapısı vardır. Üstelik sadece insanlara değil her türlü hayvanı çok seven ve onlarla çok güzel anlaşan bir yapısı da olduğu söylenmektedir. Yohannes Dİn Adamı olarak Ürgüp’te yaşayan Rumlara da yardımcı olmaktadır. Yohannes Kırım'dan gelince, Ürgüp’ün ilk yerleşim yeri olan Kayakapı Mahallesinde; Esetler’e ait Konak’ta kahya olarak çalışmaya başlamıştır.
Esetler ise 1400’lü yıllarda Horasan’dan Anadolu’ya göçen ve Ürgüp’ü kuran 4 aileden bir tanesidir. Esat Ağa ise ailede 3. Esat Ağa olarak da bilinir. Esetler ise Ürgüp’te oldukça çevresi olan ve o günün koşullarına göre de varlıklı bir ailedir. Esat Ağa Kapadokya Yöresinde Es-Seyid olarak da Osmanlı Devletinin mal ve mülkünün de bu günkü defterdarlık kapsamında sorumlusudur.
Esetler ve Aziz Yohannes’in Efsaneleşen Hikayesi
Esat Ağa bir müddet sonra Hac Vazifesini yerine getirmek için Mekke’ye kervanla gider. Yaklaşık 3 ay olmayacaktır. Ürgüp’te yerel yemek kültürü çok gelişmiştir. Ama en önemli ve bilinen yemeği ise Mantıdır. Mantı el emeği ile açılan hamurun inceltilerek, üçgen halde kesilip, içine malzemesi konularak, haşlanıp pişirilir ve üzerine sosu konularak servis edilen hamur işi sınıfında bir yemektir. Esat Ağa çok severmiş. O gün evde mantı yapılınca. Yohannes evin hanımına giderek; “Ağam mantıyı çok sever, bir bakır kaba mantıyı çalında Mekke’ye götüreyim, sıcak sıcak yesin” demiş.
Mantıyı bakır kaba çalmak deyimi, yörede yemeği bakır kaba koymak anlamında kullanılmaktadır. Evin Hanımı, Yohannes’in canı mantı çekti Ağasını bahane ediyor diye düşünmüş. Ama yine de mantıyı hazırlayıp bakır kapla Yohannes'e vermişler Yohannes, bakır kapta mantıyı Ağasına götürüp verdiğini, sıcak sıcak yediğini söyleyince de haliyle inanmayıp, gülüştüler.
Aradan zaman geçip de Esat Ağa Hac'dan Ürgüp’e döndüğünde, Mekke'de kaldığı yerde, akşam odaya döndüğünde sıcak dumanı tüten bir kap mantı bulduğunu söyler ve eşyaları arasından üzerinde ismi yazılı bakır kaplar çıkınca da olay anlaşıldığı üzere nesilden nesile anlatılmaya başlamıştır. . Yohannes kendi halinde Esetlerin Konağının Zemin katında yer alan büyükbaş ve küçükbaş hayvanlara bakarak sessizce sürdürdüğü hayatı genç yaşında sonlanmıştır. Ürgüp Halkının çok sevdiği Yohannes; ölümü sonrasında bile sanki yaşıyor gibi, her gece uyuduğu damdan yapılmış odada ışığı akşamları yanmaya devam etmiş. Damdan odalar Kayakapı Mahallesinde o dönemler de çokça yapılmıştır. Kayaların içinde oyularak elde edilen damdan odalar; yazın serin, kışın sıcak olan doğal klimalı odalardır. Yıllar yılı Ürgüp’te yaşayan Rumlar tarafından ermiş olarak kabul edilen Aziz Yohannes adına Kayakapı Mahallesi’nde Aziz Yohannes Kilisesi yapılmıştır. Zamanla oluşan depremlerle yıkılan kilisenin, günümüzde restorasyonu yapılmıştır. Cumhuriyet sonrasında mübadele nedeni ile Yunanistan'a dönen Rumlar, Prokopi’de ve Pire’de yerleşmişlerdir. Prokopi Ürgüp adının Rumca ismidir. Yunanistan‘a dönen Rumlar Pire’de Aziz Yohannes adına bir kilise yapmışlardır. Açılışa 5.kuşak olan Esat Ağa çağrılsa da; Ürgüp ve Havalisi Milli Müdaf-a Cemiyeti Başkanı olması nedeni ile Yunan’ın ayağına gitmem diyerek Esat Ağa açılışa gitmemiştir. Kayakapı Mahallesi ise tüm bu kesişen hayatların ve Esetlerin hikayelerini saklamaya başlayarak sessizliğe bürünmüştür. Deprem riski nedeni ile 1969’ yılında boşaltılan mahalle sakinlerine afet evleri yapılıp verilmiştir. Esetler yada Cumhuriyet sonrasında aldıkları soy adları ile Esatoğlu Sülalesi hakları olsa da afet evlerinden almamışlardır. Giderek yıkılan konak, bir zamanların 12 odalı ihtişamlı halinden sessizliğe büründüğü yıllar boyunca bir nevi bu hikayeyi gizlemiştir.
Halen devam eden Kayakapı Projesinde; eski evlerin büyük bir çoğunluğunun restorasyonu tamamlanarak, otel olarak hizmet vermeye başlamıştır. Esetlerin Evi ise restorasyonu yapıldıktan sonra “Esat Ağa Evi “ adıyla otel olarak hizmet verecektir.
Restorasyonu yapılan Aziz Yohannes Kilisesi ise zaman zaman ibadethane olarak kullanılmaktadır. Ürgüp’e yolunuz düştüğünde belki de Esetlerin Aziz Yohannes ile kesişen hikayesinden sizde kendi payınıza dersler çıkarırsınız. İnsan ne olursa olsun insandır yaklaşımı ile tarihin gizlerinden Ürgüp Mantısı yiyerek olan biteni, Ürgüp Kayakapı’da ki sokakları gezerek belki de bulabilirsiniz..
Bülent Esatoğlu
30 Aralık 2018 Pazar
YENİ YIL
whisky içimlerinde
dudaklarında hayallediğim
mutluluk
yeniden sarhoş etti...
ne güzel....
jazz dinleyerek
felsefe okuyarak
John Locke ile
duyularımız ve ide'ler ile
gülümsüyorum....
yine ,
yeniden
ve özlemle dolu
yeni bir yılı beklerken
30/12/2018
o mahur beste
Hüznün serinliğinde
Yolculuğa çıkmak gibi
Bir şey
Sırım sıklam ıslanmak
Adımların
Hızlanmak ister
Sen yavaşlarsın
Havadaki yağmur kokusunda
Yaşlanmak için
Düşlere dalarsın
sanki
Dünyayı
Vicdanında tutabilecek gibi
O yolların
Apartmanların
Arasında
Ufacıcık bir hayatı
Yaşıyorsun
Öyle sakin
Öyle tekdüze
Öyle bangır bangır
Gerektiğinde
Sonuna kadar be
Sonuna kadar
Ama ıslanıyorsun
Sırımsıklam
Ve uzaktan duyuyorsun
Gözlerin yaşlı
Vucudun ıslanmış
“O mahur beste”
Seni alıp götürüyor
Sen
Ağlıyorsun...
06/07/2018
“O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız” diye yazan Atilla İlhan şiirinden, beste yapıp söyleyen Ahmet Kaya parçasını paylaşarak esinlenmeme sebep olan ustam Ahmet Hulusi Aydın’ a teşekkür ederim...
Yolculuğa çıkmak gibi
Bir şey
Sırım sıklam ıslanmak
Adımların
Hızlanmak ister
Sen yavaşlarsın
Havadaki yağmur kokusunda
Yaşlanmak için
Düşlere dalarsın
sanki
Dünyayı
Vicdanında tutabilecek gibi
O yolların
Apartmanların
Arasında
Ufacıcık bir hayatı
Yaşıyorsun
Öyle sakin
Öyle tekdüze
Öyle bangır bangır
Gerektiğinde
Sonuna kadar be
Sonuna kadar
Ama ıslanıyorsun
Sırımsıklam
Ve uzaktan duyuyorsun
Gözlerin yaşlı
Vucudun ıslanmış
“O mahur beste”
Seni alıp götürüyor
Sen
Ağlıyorsun...
06/07/2018
“O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız” diye yazan Atilla İlhan şiirinden, beste yapıp söyleyen Ahmet Kaya parçasını paylaşarak esinlenmeme sebep olan ustam Ahmet Hulusi Aydın’ a teşekkür ederim...
2018-2019
Bir yılı daha ekledik heybemize...
Bazen mutlu bazen mutsuz anlarımız oldu...
Çalıştık çabaladık elimizi uzattık
Tutmasını bilenle adımladık günleri...
Düşündük taşındık belki de biraz kaşındık
Şarkı da söyledik
Şiir de okuduk
Kitap ayraçlarında paylaştık sohbeti...
Deniz kum güneş
Kar kış soğuk
Elbet aşk elbet sevda
Ve elbet haykırdık ne varsa yaşadığımız
Ama yine de tükendi
Yeni bir yıl geldi
Yeni umutlar
Yeni adımlar
Dizeler satırlar kadehler ve müzik
Kutladı hayatı
Yeniliğe olan özlemi hasreti umudu
Ne güzel
Ne mutlu
İyi yıllar
Sevgiler
Bazen mutlu bazen mutsuz anlarımız oldu...
Çalıştık çabaladık elimizi uzattık
Tutmasını bilenle adımladık günleri...
Düşündük taşındık belki de biraz kaşındık
Şarkı da söyledik
Şiir de okuduk
Kitap ayraçlarında paylaştık sohbeti...
Deniz kum güneş
Kar kış soğuk
Elbet aşk elbet sevda
Ve elbet haykırdık ne varsa yaşadığımız
Ama yine de tükendi
Yeni bir yıl geldi
Yeni umutlar
Yeni adımlar
Dizeler satırlar kadehler ve müzik
Kutladı hayatı
Yeniliğe olan özlemi hasreti umudu
Ne güzel
Ne mutlu
İyi yıllar
Sevgiler
30/12/2018
21 Aralık 2018 Cuma
Socrates'ten esintiler
Kitabın ayracında kalmayıp
“At sineği” gibi rahatsız ettikçe
Belki de insan,
“kendini bilir” …
Böyle düşünerek,
Hiçbir şey yazmadan,
Her şeyi söylemek,
Ve böylece
kendi yolunu oluşturmaktı,
yaşamaya dair soruları, sorgulamaları
ile
hayata dair olan biten ne varsa….
nerden gelip nereye gider ?
amacı nedir ?
kimdir nedir ?
hayatı nasıldır ?
tam da vakıf olamadık aslında,
öğrencisi Platon’un yazdıklarından
başka …
bilgiyi parayla satmadı
m.ö
Atina’da olduğu gibi,
Ama en tehlikeli olanı seçip,,
İnsanı düşünceye sürükledi
Agora’da….
Kendine dönmeye
yani özüne
vicdanına …
Tam da her şeyin merkezine yöneldi…
Sorular sorarak anlamaya çalıştı
Ne varsa…
Ne yaptıysa
Hayatında….
Belki bulur
Belki bilir
Kendini diye…
Akropolis’i süsleyen o mükemmel
Tanrı heykeller gibiydi yolu….
Ama güzel değildi…
Alabildiğince çirkin
Biçimsiz
Ve pisti…
Ama yolu uzundu
Söyleyeceği çoktu,
Dinleyeni daha çoktu
Agora’da…
Babası gibi taş ustası değildi
Ama öğrenmişti…
Gerçeğin peşinde
Söz ustası oldu…
Ve Sorguladıkça hayatı
Ölümsüz oldu…
Savaştı da
Aşık da oldu
Karı dırdırı da çekti
Kahinlere inanıp hata
da yaptı….
Agora’da
Kalabalıklarla yaşadı
gerçeğin peşinde akıl yürüterek….
Kimsenin bilmediğini
bilmeye çalışıp
Söyledi geleceğe
bildiği tek gerçeği
“Bildiği tek şey hiçbir
şey bilmediğiydi…”
Agora’nın
o karmaşık ve
Yorgun hayatından
m.ö.V yy.da sıyrılıp,
vicdanına yolculuk
etmeyi tercih etti
Ta 21.yy. kadar…
Önüne gelene de taşını
yontar gibi
Kendini yontmasını
öğütledi…
Agora’da….Angara’ya
kadar…
Arınmaya açılan kapıyı
gösterdi
Ama hep vicdanlara
seslenip
En zorunu seçti hayatın
ortasında….
Suçlandı….
Oysa yargılanma sebebi
Düşünmeyi ve
sorgulamayı öğretmekti
m.ö.5yy. dan 21.yy
kadar…
gözleri kapatan perdeyi
açmaktı çabası
gerçeği bulmaya
çalışmaktı
ve akıl ile yolunu
aydınlatmaktı …
kamil insan olup,
yanlış olanları tek tek
çürütmekti…
arınmaya yol açacak
bilgiye ulaşmak için
zihninde
ve tinsel ruhu ile
vicdanına akli bir yol
açmaktı amacı
ve işte bu aslında
“diyalektik” bakış
açısı olacaktı….
Suçlandı…
Yol gösteriyordu
Suçlandı….
Eser olarak insan
bırakacağım derken
Vicdanı esir insanlar
suçladılar onu..
Suçlandı…
Ham bir taşı suçladılar
Suçlandı….
Bir tas gerçek ile
duraksamadan
Terki diyar ettiğinde
m.ö.5 yy dan 21 yy’a
kadar suçlandı….
Oysa düşünmeye idi
özlemi,
Sorgulamaya idi önerisi
Vicdana idi yolu…
iyilik ve erdem ile
Sorular çevrelediğinde hayatı
İnsanın kazandığı İçgörü sonucunda oluşan
Diyalektik idi
belirttiği….
19/12/2018
1 Aralık 2018 Cumartesi
Konser
Agop !
bayağı oldu yazmayalı...
Hayat akıp gidiyor...
Yaşlanıyoruz dostum...
Kayıp bir kelimenin peşinde
ömrümüz geçti...
Eh doğanlarda büyüyor haliyle ...
Konsere gitti ...
O içeri de
ben dışarı da
şebnem ferah dinliyoruz ...
Hoşcakal diyor yine ...
Hani avaz avaz bağırıp
balıktan dönerken söylediğimiz
marşlar gibi
heyecanlı gençler.....
Hadi vre görüşürüz...
16.06.2016
gel gitler
gel demedim
git de demedim
gel gitler arasında
kaldığımız günler
çok gerilerde kaldı
şimdi gelen giden yok
ya da gidenin geldiği yok
yol bu ise
çelişik tümceler
belirsiz söylemler
pişmanlıklar
nefretler
çıkılamayan merdivenler
inilemeyen basamaklar
hayat eskidi de besbelli
ama bir yer de
bir şey olmalı ki
hala bir umut var
hala bir dirençle
saldırıyoruz güne
ve hala ısıtıyor güneş
ve hala her gece
yeniden doğuyoruz güne uyuyarak
01/12/2018
önce ne vardı
Önce ne vardı
İlk rastlayış
İlk bakış
İlk rastlayış
İlk bakış
Önce ne vardı
Kor bir ateş gibi
Özlemlere uyandığım geceler
Utanarak sakındığım
Sözler
İlk dokunuş
Manasını bulan gece
Özlü bir kavrayış
Yağmurlar yağmurlar
Sesinde kaybolan zamanlar
Hep aynı kelamın
Usulca doğrulduğu
Ve konuştuğu
O an
Heyecanlı bir bakışta
Kaybolan silüetindeki şehvet
Ve yine döner durur düşünürüm
Önce ne vardı
Bu hayatı kim kardı
Kim topladı kağıtları
Demeye de dilim varmıyor ama
Önce ben vardım
Bende okyanus gibiydi
Kapıyı kapadım
Şimdi seslendim yine
Karanlığın içinde ki bene
Sızan ışık hüzmesi
Yoluma düştü
Bende okyanus gibiydi
Kapıyı kapadım
Şimdi seslendim yine
Karanlığın içinde ki bene
Sızan ışık hüzmesi
Yoluma düştü
Önce ne vardı diye düşünürken
Manasını buldu
Sarıldık ...
Manasını buldu
Sarıldık ...
30/11/2018
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
E setler İle Aziz Yohannes’in Ürgüp’te Kesişen Hikayesi Esetler ve Aziz Yohannes’in hikayesi yaklaşık 300 sene önce Türk - R...
-
Bir aydır yazıyorum. Şiirlerimi, denemelerimi, gördüğüm yerleri ve anı kırıntılarını. Yazmak güzel bir şey. Paylaşmak da heyecanlı. G...