1 Aralık 2020 Salı

Heyecanla gidilen


Heyecanla gidilen
O ilk gün
Hayatına
içini ısıtan
O ilk dokunuşu yapan el
Seni alır götürür
Bir harfin peşinde
Başlayan
Hecelerin evrenine
Kelimeler oluşur
Cümleler
Derken bir bakarsın
Koca bir paragraf
Selamlar seni
Yarattığın eserin
Müellifi olarak
Gururlanırsın ama
İşte o eldir
yoluna çıkaran seni
Yol haliyle senin yolundur
Ardından bakan da odur
Ne yollar başlamıştır
Yüreğinden
Ne adımlar atılmıştır
Ellerinden
Ne hayatlar kurulmuştur
Dillerinden
O yine de hiç bıkmaz
Yorulmaz
Dinlenmez
Hep aynı harfin
Aynı kelimenin
Aynı cümlenin
Öğretisinde
Dokunur hayatına sıcacık gözleriyle
İşaret ettiği yolun ülküsüyle
Ve ettiği öğütlerle...
Minnetle
Şükranla
Yüreğinde O ilk dokunuşun heyecanı ile
Koşarsın O na ...
O na koşarken de hep aynı nakarat
Düşer dilinden
sevgiyle
Özlemle
Saygıyla
Gururla
Ve minnetle...
24/11/2018
Başta Baş Öğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ilmin ve fenin peşinde koşan Atatürk ilkelerini benimsemiş tüm Öğretmenlerin bu özel ve şükran duyduğumuz öğretmenler günü kutlu olsun...

Bu da doğum günü şiiridir


Çokça özlem
Mutlaka umut
Haliyle hüzün
Biraz kırgınlık
Ve elbette mutlulukla
Dizelenmiştir
Kafam iyidir
Şarap
Martini
Ve dahi sohbet
1964 den bu yana
Film şeridinden geçen
Anılar
Asıl olan hayat
Gerisi laf-ü güzaf
Bir de türkü var
Kulaklarımda
"Daracık sokakları duman bürümüş
Külhanda beyler...."
Şimdi geldi aklıma
Bir ben biliyorum
Birde o
Bir de bilmesi gerekenler
Bir de ne bileyim
Bir biçimde öğrenmişler
Lafım odur ki
Eğer vicdanında güller açıyorsa
Ne mutlu sana
Yoksa
Bir bankın yalnızlığında
Kar kış
Geçmek bilmez
Yıllar
Yıllar geçer
Ağacın yaprakları gibi sararır
Bir yaprak kalır dalında
Ha düştü ha düşecek
Ama düşmez
Ta ki Agop gelir
14:20 de
Yakar bir cigara bekler
O bekler
Sen beklersin
Yaprak bekler
Ve bilirsin ki
Dünya yıkılsa
Adalet olsun diye
Sana seslenir
Ve öylece bakarsın
Gülümsersin hayata
Artık ne varsa
Aklına gelir yine de
Ve söylersin
" bu dünyayı güzellik kurtaracak
Ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey"
O insan
Kadehi doldurur
Ve şerefe
Hayat işte
Teşekkürler anne.....
28/11/2020
Küçükesat

3 Kasım 2020 Salı

Geçmiş Olsun İzmir

 


ekimden kasıma geçmek

sonbahardan kışa geçmektir.

yağan sonbahar yağmurları

kar kış soğuğuna bırakır

üşürsün

ellerin donar

çatın akar

eve ekmek götüremezsin

ama hep bir umudun vardır

zira ne de olsa kışın sonu bahardır

gözyaşları ile karşılarsın

bahar aylarında

doğanın uyanışında ki

hayatın renk renk açan

o güzel kokan çiçeklerini

o gün elbet  gelecek

elbet İzmir yine

bir bahar dalı gibi

hayat dolacak

01/11/2020



19 Eylül 2020 Cumartesi

İzler

 


iyinin ve kötünün arasından

vicdanınız

sabah gün ağarması gibi

hayatınıza sızmaya başladığında

o ışığı yakaladığınız ölçüde

izler bırakırsınız 

doğduğunuzda belli olmayan

gittiğinizde belli olur

ağlayarak merhaba dediğiniz andan sonra

yaşadığınıza olan dokunuşların 

birikmesinden meydana gelen 

aslında tamamı ille kendinsin

kendi başınasın 

etrafında çevrelenmiş

kaos içinde kalmış bir bireysin



15 Eylül 2020 Salı

Gece Yarısı


yolun tam ortasında

geçmişin

geleceğin

ve yaşadıklarınla

beklediğin çaresizlik

sana seslendiğinde

elinden kayıp giden

o muhteşem dörtlükleri

hadi söyle bakalım şimdi

yok,  yok öyle 

karanlığa koşarak

kalamazsın aydınlıkta

kararın ne olursa olsun

aslında hep aynı 

nakarat aynı

o özlediğin sıcaklık aynı

özlemlerin aynı

olan biten aynı

geride kalan hüzün

ve göz yaşları 

hep aynı

o yana baksan da

bu yana baksan da 

olmayan bir pencere

sımsıkı kapalı 

gün ışığı gibi içine sızan anıları

anımsamaya çalışsan da

hiç tam olmayacak  

sende saklanan

yüreğinde kıpraşan

hüzünle bekleşen

artık onun elleri

onun kolları

yürüdüğü ayakları

gülümsediği suratı

sımsıcak bakışları

fedakarca sarılışları

ve her nedense 

dağılan 

karman çorman olan

yaşadıkları

anıları

izleri

acıdan bağrışan dizleri

orada

hemen orada

bilinemez

görülemez

hissedilebilir mi

nasıl hissedilebilir ki

nasıl nasıl yazılabilir ki

ya nasıl konuşulabilir ki

belkiler

olabilirler

ve bekleyişler

göz yaşları

göz yaşları

ve koca bir yalnızlık

alnıma yazılı adı

sevdası yüreğime

anlattıkları vicdanıma

o nedenle hemen yazdım

hemen anlattım

ve şimdi de belirsiz bir sesle

duvarlara yazıyorum...

ya görürse...


14/09/2020

balkon söylenceleri 

14 Ağustos 2020 Cuma

Haberi Alınca


bir yazı

bir söz

iki kelime
iki haber
güzellik
mutluluk
ve umut
ufacık
kocaman
ne zaman
nerde
nasıl
beklediklerin
özlediklerin
duydukların
paylaştıkların
anlattıkları
heyecanı
mutluluğu
ve adımları
beklentileri
hep o aynı nakarat
14.20....
Agop bilir bir tek
o da söylemez...
ya da şöyle demek lazım
bilen bilir
bilene selam olsun
bilmeyenin de canı sağ olsun...

14.08.2020

28 Temmuz 2020 Salı

Sıraladığım Kelimelerin




Sıraladığım kelimelerin
Cümleleri
hüzünlü bir yol gibi
Bahara dönüyordu
Ama bir paragraf silinmiş gibiydi
Parıldaması
Okudukça
İnsanın içini coşturan o kelimeleri
Cümleden kopuyorlardı
Klasik bir müzik çalıyor
Ama yine de
Ruhum
Halay çekiyordu çaresizce
Göz yaşlarım bile durdurmuyor
Yere göğe sığmaz
Dolaşıyordum bütün sahneyi
Tek başına
Yoktu !!!
Aslında vardı da                                  
Nedense artık yoktu
Birkaç nida
Birkaç anı
Birkaç eşya
Ve boşalmış bir mabet gibiydi şimdi
Artık kelimeler de  paragraf olamayacak kadar
Bedbaht ve yorgun
Baharı bu kez hüzünle karşılıyordu
27.07.2020
Ankara Balkon söylenceleri ve Liszt dinlerken…

25 Haziran 2020 Perşembe

vedalaşmalar

Vedalaşmalar
Vazgeçişler
Vahim sonuçlar
Varlığını kaybedip özlemlemeler
Kar kış
Boşa bu yakarış
İsrar
Öpüşmeler
Göz yaşları
Ve kayıtsız duruşlara çarpan
O sımsıcak dokunuşlar
Belli ki gidiyor
Yolu yolun değil artık
Belli ki hiç fayda etmiyor
Dudaklarındaki sevdalı davetler
Bir son laf
Son bir dokunuş
Ve işte geldi çattı
Bedenler çoktan ayrıldı
Son kez ardından baktığında
Sokak üzerine çığ gibi düştü
Dönüp de yine o masaya baktığında
Boşluğu çoktan dolmuş
Kahkahalar ile
Yeni bir hikaye başlamıştı
Sokak artık boştu
Adımların hızlı
Gözlerin
Ah o gözlerin
Dediği dizeler kaldı kitabın arasında
Atmayı düşünüp te atamadığımin
O son sözü de
Unuttun
Şimdi
Çay içiyorum
Kendime hayret ederek
O gençlerin hikayesinde
Dizeleri atıyorum denize
Balık olup dönerler belki diye


02/01/2019

8 Haziran 2020 Pazartesi

Yolcu - Neşat Ertaş

Bir anadan dünyaya gelen yolcu
Görünce dünyaya gönül verdin mi
Kimi böyük kim böcek kimi kul
marak edip heçbirini sordun mu
Bunlar neden nedenini sordun mu

İnsan ölür ama uruhu ölmez
Bunca mahlukat var heç biri gülmez
Cehennem azabı zordur çekilmez
Azap çeken hayvanları gördün mü

İnsandan doğanlar insan olurlar

Hayvandan doğanlar hayvan olurlar
Hepiside bu dünyaya gelirler
Ana haktır sen bu sırra erdin mi

Vade tekmil olup ömrün dolmadan
Emanetçi emaneti almadan
Ömrüyün bağının gülü solmadan
Varıp bir canana ikrar verdin mi
varıp bir cananın kulu oldun mu

Garip bülbül gibi feryat ederiz
Cehalet(cahiller) elinde küskün kederiz
Hep yolcuyuz böyle geldik böyle gideriz
Dünya senin vatanın mi yurdun mu

Neşet Ertaş

2 Haziran 2020 Salı

Sineson'lu Kirkor ile Kayakapı'lı Esat'ın torunları

Sineson’lu Kirkor ile
Kayakapı’lı Esat
Kapadokya’da
Güzel atlara binerler gün boyu
Ürgüp’ün “Üç Güzelleri” nde buluşurlar
Aynı suyun
Aynı havanın
Aynı yolun yolcusuyken
Kirkor düşer yollara
Ailesini alıp ta Prokopi’ye, 1924 de...
Ama torunları tanışır tesadüfen
1984 de 70 yıl sonra İzmir’de...
İkisi de öğrencidir
Agop ile Bülent
Konuşurlar
Anlatırlar
Ve o güzel atlara binip giden
Dedelerini paylaşırlar
Ve şimdi Prokopi’den Ürgüp’e
Yazarlar birbirlerine
Yazarlar da ne yaZarlar...
İnsanlık
Dostluk
Hayat
Ve bir söz
“Şurdan gidek Ürgüp’e göçek”
Anılarla yaşam örtüşür böylece
Şiir olur dillerde, gönüllerde...
Agop ile Bülent
Artık kardeştirler...
Vicdanlarında ortak ülküleri ile....
02/06/2019

1 Haziran 2020 Pazartesi

Otogarda Torunlarını Beklemek


Otogarda Torunlarını beklemek ayrı bir heyecan olsa gerek. Eski Ankara Otogarı Tandoğan Meydanına yaklaşık 1 km uzaklıktaydı. Küçükesat'taki bizim evimize ise yaklaşık 4 km. uzaklıktaydı. Otogarın tek giriş ve çıkış kapısı bulunmaktaydı. Sefere çıkacak otobüsler otogarın sağ tarafında peronlarda bekler. Sol tarafta ise Ankara dışından gelen otobüslerin yolcuları indirdiği yarısı kapalı peronlar vardı. Babamla otogara genel olarak erkenden giderdik. Yani beklediğimiz otobüs tahmini 15:30 gibi gelecekse, biz en geç saat 14:00 de otogarda beklemeye başlardık. Neydi bu heyecanımız. Mersin'den yeğenlerim, yani babamın torunları ve ablam gelirdi. Heyecanla bekleyişimiz bundandı. Zira özlüyorduk. Eski zamanlardı her an görüntülü telefonla konuşma olanağı olmazdı. Muhtemel yaz tatili ya da ara tatil veya bayramlarda hep yaşardık bu heyecanı. Ritüelimiz asla değişmezdi. Babam müthiş bit taktikle benim de fikrimi alarak otogara gelen otobüslerin giriş yolunun iki tarafına ayrı ayrı konuşlanırdık.  Otogarda torunlarını beklemek ancak bu kadar güzel olurdu. Bizde bunu yaşardık. Babam arada hız kesmeden sigara içmesine de devam ederdi. Gelen her otobüse bakardık. Ama beklediğimiz Mersin Seyahat'ti aslında. Ama gelen her Mersin Seyahat otobüsüne baktığımız gibi, Mersin'den gelen diğer otobüs firmaları da her ihtimale karşı bizim hedef ve takibimizdeydi. Neden derseniz.Ya yolda bir şey oldu da otobüs değiştiyse. Yani her ihtimale karşı. Karnımız acıkır poğaça ayran da ayrı bir keyifti beklerken. Arada karşıdan karşıya bakışır. Yoklar, bu otobüste değiller gibi kafamızı sallardık. Ama yine de gidip bakardık. Ne güzel bir heyecandır bu tarif edemem. Özlemişsin bir yandan, bekliyorsun bir yandan ve otobüsü kaçırmamaya çalışıyorsun diğer yandan. Saat yaklaştıkça, artan heyecanımız ile kurduğumuz düzen bozulur. Artık plansızca her otobüse bakar olurduk. İsimleri yanlış görme endişesi ile özlem yarışır adeta. Saate baktıkça kendimizce geçiktiğini düşünüp, bir de sorarız otobüs firması yetkililerine. Daha gelmedi ve birazdan girerler lafını duymak bizi rahatlatır. Ama bu uzun sürmez. Artık gelsin istersin. Salimen bir gelsinler. Evde anneanne hazırlamış yemekleri. Bekliyor oda. Bir o kadar da o da heyecanlı. Hazırlıklar önceki gün başlar. Ve artık otobüsün gelmesi an meselesi. Ve artık dayanamayıp yan yana geliriz. Ve görünür Mersin Seyahat. O ne ihtişamlı giriştir.. Muhtemel ablam ve yeğenlerim de bir heyecanla otogara girmeyi bekledikleri andır. Ve daha camdan görür görmez birbirimizi bir rahatlama ile koştururuz otobüse doğru. Ve kavuşuruz. Sımsıkı sarılırız. Mutlu mesut bir halde bavulu alıp da taksiye gidişimiz de ayrı bir heyecan. Hem konuşur hem sarılır, hem gülüşür hem de şakalaşır babam. Ne mutludur o anda. Ne mutlu olur yeğenlerim o anda. Ve gülücükler yüzünde ablam sorar sorularını. Canım ablam ya ne güzel de sarılarak yürürdük ve o kısa sürede ne var ne yok hemen konuşurduk. Aramızda bir dağ gizlerdik sanki kimse görmezdi. Taksiye doluşup da eve giderken de başka bir heyecan kaplardı hepimizi. Annem beklerdi camda. Ona ulaşmaya ve bu mutluluğu paylaşmayı hedeflediğimiz koşturmamız  böylece sevgiyle biterdi.

Otogarda torunlarını beklemek  ritüelini kaç defa yaşadık bilmiyorum. Ama aklıma geldikçe içimde hem bir mutluluk hem de bir hüzün kaplar. Yaşlandım mı bilmiyorum ama o güzel günler, o heyecan beni hep mutlu etmiştir. Babamla paylaştığımız otogar da torunlarını ve ablamı bekleme anlarının en güzel yanı, o bekleyişlerin hep mutlulukla sona ermesiydi. Şimdi anılarımda ama hep severim otobüs firmalarını.Yolları açık olsun.