Yine karmaşık dünyanın içinde
29/03/2018
Anı yaşamak üzere yürüdüğünüz yolda, geçmişten yağmur damlaları gibi düşen cümleler sizi nerelere ulaştırır, bilinemez...Bilinen tek gerçek ise hakikatin kelimelerin tınısında gizlenmiş olabileceğidir.
Yolunuz önemlidir...
Yola çıkmak ilk adımdır...
Gittiğiniz yol
umudun
gururun
ve şükran duyguları ile
süslenmiş olmalıdır...
Ve yol arkadaşınızdır;
Kuvvetiniz,
Aklınız,
Güzelliğiniz
Ve sevdanız...
O yol,
yol arkadaşınız ile
yolunuz olur..
Ve o yolda gidenlerin izinde,
Geleceğe örnek olur...
Bu anlamda;
Ne merdivenler,
Ne yaş,
Ne ağrılar,
Durduramaz o yolun yolcularını...
Ve dahi işte
o sımsıcak el ele tutuşan,
Sevdaya dair haykırışın,
Bir damlada okyanus olan ülküsüdür...
Ve yolun adımları Ümittir...
Sağlıcakla gidin
sevgili yol arkadaşları..
Cumhuriyet işte bu nedenle fazilettir...
Zira bu yol faziletin yoludur...
Ayağa kalkın alkışlayın,
Bu yolcuları ...
Eliniz acıyıncaya, yoruluncaya kadar;
Saygıyla,
sevgiyle,
gururla alkışlayın...
30/10/2018 Ankara
Sıraladığım kelimelerin
Cümleleri
hüzünlü bir yol gibi
Bahara dönüyordu
Ama bir paragraf silinmiş gibiydi
Parıldaması
Okudukça
İnsanın içini coşturan o kelimeleri
Cümleden kopuyorlardı
Klasik bir müzik çalıyor
Ama yine de
Ruhum
Halay çekiyordu çaresizce
Göz yaşlarım bile durdurmuyor
Yere göğe sığmaz
Dolaşıyordum bütün sahneyi
Tek başına
Yoktu !!!
Aslında vardı da
Nedense artık yoktu
Birkaç nida
Birkaç anı
Birkaç eşya
Ve boşalmış bir mabet gibiydi şimdi
Artık kelimeler de paragraf olamayacak kadar
Bedbaht ve yorgun
Baharı bu kez hüzünle karşılıyordu
27.07.2020
Ankara Balkon söylenceleri ve Liszt dinlerken…
Bahçe çitleri boyandı
Duvarlar boyandı
Suratlar boyandı
Terk gerçek şey olan
İnsanlık boyandı
Ama ezilmişlik, harabelik
Bir türlü boya tutmuyor
Özgürce kanat çırpan kuşlara
Kelepçe vuruldu
genç
yaşlı
erkek
kız
diye
ayırmadan kollara kelepçe vuruldu
ama düşünceye kelepçe vurulmuyor.
22.09.1988
Giden bir yoldu,
Onunla,
güneşe…
Kapandı, kurudu
susuz bir çiçek gibi…
Görkemli bir sesti.
Şimdi ne sesi kaldı ne soluğu,
Yok oldu,
çekti gitti…
Gözyaşı bile dökmedim
Hüzünlendim ama,
dönüp arkama ters yönde
Hızla umutlu geleceğe koştum…
Onca paylaşılmışlık
Anlam karmaşası geçirip
Erezyona uğradı bu anlamda…
Ve bir insan sevda uğruna
Körlüğünü açıkladı bu dostluğa
Ardında birkaç resim, birkaç anı
Ve sıcaklığını bırakarak
Hüzünlü bir ayrılış oldu
Geleceğe
19.05.1989
Beni bir daha ara
telefonla
Sesini duymak yetmese de
Elinden tutamasam da
Özlemle
Beni bir daha ara
telefonla
Ve sakın hemen kapama
Sana şöyle gerine gerine
Koskocaman
Yüreğimin
Alyuvarlarından fışkıran
Bütün coşkuyla
“canım, ne haber”
Diyebileyim
Sonra istersen
Kapat telefonu
Ve güneşlenmene devam et
Ya da kaldığın sayfasına
dön kitabın, derginin
13.07.1988
Güneşin parlaklığında savruldu
Nereden geldiği belli olmayan
Yağmur damlaları
Ve gereksizce ağlaşan küçük çocukların aldatışı.
Yaşam oralarda nereyi özlüyor
Belli olmadı
Aşk neydi kiminle idi anlaşılamadı
Yalnızlık umarsız insanların
Ufka dair söylentide iniltisiydi
Sevgiyi hep bilememezliğin
İmgelemsiz yalınlığında
Buğday tenli genç kızlar esmer oğlanlar
Sökün etti yüreklere
Sahi bende oradamı idim
Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu
Bakkalın şekerlerinde mutluluğu yaşadım mı
İlk sevgi bütüncül bir dünya olarak doğdumu
Yada ilk kanayan yara dizimden mi
Unuttum kaç sene önce ve nerede
Kaybettiğim coşkunun yerine
Koyduğum mutluluk
16.10.1987
Beynimdesin,
Sallanıyor bedenim
Seninleyim…
Sabah çoktan dindi,
Şimdi öğle üzeri
Sana hasretim
Elbiselerimi eskitecek kadar…
Daktiloya kağıt takamıyorum
Kağıt alamadığımdan değil
Dizeler gözüm gibi seninle dolsun diye…
Mekanik hiç bir şey aramıza girsin istemiyorum
Ve seni bekliyorum
Kollarımı ardına dek açıp,
Özlüyorum…
Vücudumda titriyor ellerin
Ve şimdi birlikte beni düşünüyorsun…
Sende beni özlüyorsun
Kırgın ayrılmak zor güzelim,
Burkulmasın bir demet çiçeğimizin sana benzeyen
Yanaklarındaki sevgimiz…
Umutlarımız koştursun geleceğe,
Sarılmalarımızla dolsun zaman ve bitsin artık
Su kahrolası ayrılık…
bir şehir yıkılır
sen
o yıkıntılardan
nasıl çıkarsın.
Alnının ortansa çakılıdır
Özlem
Sana çarpar
Ve gün biter
Karanlıkta
Şehir gelir
Üzerine üzerine
Koşarak kaçamazsın
Yürüyerek ulaşamazsın
Uzaklaşmışsındır
Geriye dönemezsin
12.01.2012
Karabük
Kitap okumaya ne zaman başladım tam hatırlamıyorum. Ama okumasam da kitabı elimi alıp tabiri caiz ise kitabı koklamyı, ondaki gizli anlamları hissetmeye çalışmayı çok severim. Ama tabi zaman buldukça da okurum. Gerçi teknoloji gelişti artık gazeteyi çoğu zaman satın almayıp, internetten veya sosyal medyadan takip ediyorum. Yine de kitabı hala fiziken okuyorum. Yılbaşında hediye gelen dinler tarihi isimli bir kitabı da pazar günü, mahdum beyi beklerken şöyle bir bakayım dedim. Baktım olmayacak yunan tanrıları ile ilgili “tanrıların şiiri” isimli bir karalamamı da iyi pazarlar dileğiyle keyifle okumanız için paylaşıyorum.(Cem kitap için teşekkürler)
“Tanrıların Şiiri”
Zeus o gün sinirliydi
Söyledikleri
Şimşek gibi
Yeryüzünde patlıyordu...
Oysa Apollo
Güneş gibi
Isıtmaya çalışıyordu hayatı...
Gece olmuştu bile
Artemis ay gibi
Aydınlatıyordu belirsizliği...
Okyanuslar ve denizler
Coştukça coşuyor
Bir nevi
Poseidon’u selamlıyordu...
Oysa her şey aşktı
Her şey Adrodit güzelliğinde
Sır gibi saklıydı...
Ve savaş borularını
Çalmaya başladı Ares
Her şey bir anda oldu bitti...
Açlık sefalet ve ölüm
Ve hayat
Yine mahsülünü üretmeye başladı
Demeter’in emeğine saygı duydu..
Ve aslında her şey
Atina’nın bilgeliği ile yol almaya başladı..
İnsanlık Hestia’nın yarattığı
Aile ocağına vardı...
Ama sonunda yine Dionysos’un
Şarap ve sarhoşluğunda
Esir düştü
Geleceğe Ümit ederek...
03/03/2019
Agop iyi ki geldin bugün...
Lilyumlar güzelmiş.
Yalnız sen değil de
sanki Eleni 'nin zevki
Ama senle de
epeyce lafın belini kırdık...
Bir tek ortada kaldı.. malum
"ben kimim" ...
Aynada ki ben ile
bendeki ben aynı mıdır...
Ya da kokusunu hissetmek yaşamak mıdır.
Ya da yaşamak nedir...
Biliyorum yine kızarak gittin
istediğin gibi anlatamadın diye hikayelerini...
Ama olsun varsın bakalım...
Ha unutmadan yola çıktım ...
Dolaşarak geleceğim
rüzgar tersten esiyor..
Balık hiç çıkmadı bugün...
Havalar hem çok ısındı hem de puslu
hava çöktü yüreklerimize...
Hani söyleriz ya hep
beraber balık dönüşlerinde
" Ankara'nın taşına bak".
İşte öyle ortalık