20 Temmuz 2015 Pazartesi

Dostluk ve Sevgi


ağbi
bütün bir gece
aldın bizi götürdün
bir duvar dibinde bıraktın ...
şarap...
zeytin...
peynir ...
kağıt ve kalemle....
orda ilk dize yazıldı...
orda ilk duygular ürpertti yüreklerimizi..
orada ayrılık...
özlem ve yalnızlık
iç içe geçip
ay ışığında serenat oldu...
sevgiliye..
ve orada dostluk
kızılca kıyamet koptuğunda
yanı başında ta ufka kadar bir umuttu
omuz başlarımızda...
ve orada
yola çıktığımızda
bir kaç adımdı tan ağarırken duyulan...
ve orada söylendi
"bilmezler nasıl sevdik aşkım, bilmezler nasıl yandık..."
ve orada şarap tükendiğinde
yiyecek bittiğinde...
dostluk yürüdü gitti
gecenin karanlığından günün ışıklarına doğru...
taaa bu güne kadar...
ve daha gidecek de çok yolu var...
ama "bilmezler nasıl sevdik”…

28.10.2014

Karabük

‎Artvin'e Dokunma‬ Bizim Altınımız Doğadır



#‎Artvinedokunma‬bizimaltınımızdogadır 


İnsanın doğa ile başlayan yaşama mücadelesinin ne zaman başladığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak tahmini olarak belirtilen 15 milyon yıl önceden bahsedilir. Yani başka bir deyişle insan doğa ile bunca yıldır iyi geçinmektedir. Yaşamak için gerekli önlemleri almış, ancak doğayı olduğu gibi hayatın içinde kabullenmiştir. Hayatına doğaya karşı değil, doğa ile birlikte nasıl yaşayabileceği üzerinde sürdürmüştür. Ama endüstrileşme ile birlikte; insanların sosyal hayattan, birlikte yaşamaktan koparak bireysel tercihlerine yönelmeleri de bu süreçte, son yüzyılda özellikle ortaya çıkmıştır. Ve haliyle de doğayı katletmekle geleceğini yok eden bu anlayış, paranın gücü ile doğanın gücünü yenebileceği bir durumu oluşturmaktadır. İsyan bunadır. Doğa bizim değil geleceğindir. Bizim olmayan bir şey üzerinde hak sahibi olmak, buna göre doğayı biçimlendirmek kültürsüzlüktür. Yılların birikimini yok etmektir. Bunu kabullenmemek gelecek kuşaklara en temel görevimizdir. 

Artvin'i görmek ya da görmemek önemli değil; önemli olan doğayı korumak, geleceğe ait olanı yıkmamak. Bunun için bende "Artvin!e Dokunma Bizim Altınımız Doğadır" diyorum. Aşağıdaki linkten sizde geleceğe ait olan Artvin için imzalayın...

Artvin’in Cerattepe mevki ile Genya Dağı'nı kapsayan maden işletme ruhsatları iptal edilsin, faaliyetler durdurulsun. Doğa katliamına son verilsin.

https://www.change.org/p/artvinedokunma-bizim-alt%C4%B1n%C4%B1m%C4%B1z-do%C4%9Fad%C4%B1r-idrisgulluce-bkntaneryildiz-veyseleroglu?recruiter=36818920&utm_source=share_petition&utm_medium=copylink


18 Temmuz 2015 Cumartesi

Günce Tutmak

Günce tutmak gerilerde kalan
Tozlu göz yaşları
Yol uzun
Aç kollarını
Sor bütün dünyayı ki
Hiçbir zaman
Hiçbir şey
Sana yabancı gelmesin
Öp doyasıya sevdiğini
Güzelliği gitmesin
Bir oturum iç gönlünce
Bir kaldır parmaklarını
Selam et
Ve candan sev
Sevdiğini
Dünya kırılmasın


Kulube






demin bir öykü yazdım

ormanın içinde ki bir kulubeyi anlattım

kulubede, bir adamın geçmişi vardı.

her sabah erkenden kalkar, geç yatardı…

tek bir elbisesi

ve yüreği vardı.

Yüreğinde tek bir insan;

Her gün çiçek toplardı,

Uzun ve simsiyah saçlarına takmak için…

Kızın adını gözleri koymuştu.

Kızın gözlerinde dünya,

Umut dolu bir gelecek  olup,

Damarlarında kan olup dolaştı adamın.

Adamın sanki elleri yoktu

Elleri kuma gömülmüş nice insan sesiydi …

Ve nice insanın sesi duyulduğunda,

Kızın yanakları çillere boğuldu.

Kızın yanakları sımsıcak,

nefesi yalvaran bir rüzgar gibi

Ağaç dallarını salladı yeniden,

Yıllar sonra  adamın  gönlüne doğru…

Kız çoşkulu bir ilkbahar şarkısı olup, rüzgar gibi estiğinde,


Adam önce dinledi ilkbahar şarkısını,

Sonra ellerini kumdan

Çelik bir duvarı yıkar gibi

Ama sevgilisine koşar gibi söküp  çıkardı…

Ve ellerini uzattı,

kızın gözlerindeki dünyaya.

Kızın gözleri şimdi pırıl pırıldı…

Adam gönlü çoşkulu, ilkbahar şarkısını çalıp çalıp,

Kızın gözlerindeki dünyaya bakıyordu…

13/07/1988




17 Temmuz 2015 Cuma

Bir Şiir Yıkılır

bir şehir yıkılır
sen
o yıkıntılardan
nasıl çıkarsın.
Alnının ortasına çakılıdır
Özlem
Sana çarpar
Ve gün biter
Karanlıkta
Şehir gelir
Üzerine üzerine
Koşarak kaçamazsın
Yürüyerek ulaşamazsın
Uzaklaşmışsındır
Geriye dönemezsin

12.01.2012
Karabük


Oğul









Oğul!
Sanadır bu seslenişim
Al eline bir kalem
Bir kağıt
Ve yaz
Hayatı yaz…
Ama hiç bıkmadan
Usanmadan
Yorulmadan
Delicesine coşarak
Ve severek bir kadını
Ve çoluk çocuk sahibi olarak
Yaz hayatı
Kalemin keskin
Yazdıkların okunur olsun
Bilinir olsun
Ve saygı duyulsun
Sana
Her ortamda …
Ve seslen gecenin karanlığına
Aydınlansın gözlerin ve
Işık ol ailene
Sarsın kolların  onları sevgiyle
Cesurca….


02.07.2012 karabük

Zordur Şiir Yazmak




zordur şiir yazmak

duygularını dökeceksin kağıda

herkesle bütünleşecek,

senle özelleşecek…

yaşamı betimleyecek

sevgilini, yüreğini anlatacaksın….

Kızacaksın, ulu orta dizelerine yazmıyacaksın..

Haykıracaksın, herkes seninle haykıracak.

Gülerken bir sen duyacaksın sesini,

Herkes anlayacak güldüğünü…

Toprağı anlatacaksın,

Toprağa düşen tohumları unutmayacaksın.

Bir gemiciyi anlatacaksın,

limanlardaki sevgililerinide beraber.

Komşun yaşlı  kadını da, dul kadını da

Bakkal bilmem ne efendiyi de anlatacaksın…

Anlatmakla başlayacak

Ve belkide mitolojilere dalacaksın.

Durağanlaşan herşeye saldıracak,

Duraganlığın tarihsel kökeninden ileriye göz atacaksın.

Ve umarsız aşık olacaksın ki,

Şiir yazacaksın şöyle gönlünce ..

Velhasıl şiir yazmak zordur deyip,

Belkide kolayına kaçacaksın.

Şair olmaya çalışmaktansa

şiir okumayı tercih edecek

ve bir müddet sonra da

kendin olmaktan çıkıp

her hangi bir adam olacaksın….


15/05/1989






Bugün




Bugün
işte güzel bir gündü.
Nasıl geçtiğinin
önemi yoktu.
Olsa da
sen yoktun.
sen olsan da,
hayat sıkıcıydı
bugün.
Çünkü
yapacak bir şey yoktu.
Saçmalamak böyle olur işte

12.08.1988

Bugün Bayram



Merhaba,

Bayramlar eskiden mi güzeldi şimdi mi güzel tartışmasına girmek istemiyorum. Ama bir gerçek var ki artık bayramlar tatil olanağı günümüz koşuşturmasında. Bu bayramda Mordoğan'dayım. Uzun yıllardır devam eden alışkanlık ile Mordoğan Sim Cafe'de denizin kokusunda bayramın ilk saatlerini karşıladım..Mordoğan bir balıkçı köyü olarak yazlık turizminin gelişmesi ve İzmir'e yakınlığı ile birlikte gelişip Belediye olan bir bölge. Son değişiklikler ile de artık bir mahalle.  Balıkçı Tekneleri ile çevrelenmiş küçük limanı etrafında kahve,cafe ve yemek yenecek yerler var. Ancak esnaf ve çalışanlar yıllardan beri aynı. Her gelişimde bir dejavu yaşar gibiyim. Aynı sesler, aynı espriler ve dalgaların teknelere çarpan sesi. Rüzgarın suratımızı ürpertmesi, Giderek daha çok yakan güneşin dalgalara düşen parıltısı. Hiç değişmeyen çay keyfi.. Ve şimdilerde yeni olay Blog yazarlığı. Tekne seslerinde şiir yazmak için ideal bir yer. İçerden kahvecinin 4 çay biri açık diye seslenmesi. Yan masada 4-5 kadın orta yaşın üzerinde, günlük yürüyüşlerini yapıp getirdikleri ile kahvaltı ediyorlar. 

İzmir'in sıcaktan yandığı ayda, Mordoğan'da kayifli bir tatil için fırsat var aslında. Bayram namazından sonra bayram bitti diyor diğer masada bilmediğim bir kağıt oyunu oynayanlar. Muhtemel Hoşkin yada Bezik  sanki oynadıkları. 

Yine de bayram diye düşünüyorum. Sevdikleriniz ile mutlu ve güzel günleriniz olsun. İyi bayramlar...

16 Temmuz 2015 Perşembe

Can Yücel'den bayram yazısı...




Zamanla anlıyor insan: 3-4 güne sıkışmış bir tatilden öte bir şey bayram...
Hayata rasgele serpiştirilmiş ilahi ikramlar, kıymet bilen kullara her daim bayram yaşatır.
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.
Bir kitabı bitirmek, bir binayı bitirmek, bir okulu
bitirmek, kâbuslu bir rüyayı, kodeste ağır cezayı bitirmek bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle...
Vuslat da bayramdır öte yandan...
Endişe içinde beklediğinden mektup almak,
Telefonda ansızın sesini duymak, deli gibi burnunda tütenin boynuna
sarılmak bayramdır.
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini
bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara
düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede
üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle
okşayan anne bayramdır.
"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
Yeni bir sözcük öğrenmek, bir tünelin sonuna gelmek,
müzmin bir işin kapısını çarpıp uzun bir yola çıkıvermek
bayramdır.
Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde
haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır.
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış
ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son
taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda
karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,
nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram,
İlk adım, ilk yazı, ilk karne bayram...
Güne gülümseyerek başlamak bayramdır.
"İyi ki yanımdasın" bayram, "Her şeyi sana borçluyum"
Bayram, "Hiç pişman değilim" bayram...
Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla
gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları
eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır.
Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek,
altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol
arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta
ölebilmek bayram...
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz
her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör
akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun..!
Can Yücel

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Tatilde olmak ....

  
Selam...


Blog sayfası açmak için ne yazmalı kısmını çabucak öğrendiğimi düşünerek yayınlara başladım. Ancak bu arada da tatile çıktım. Bir yorumda blog işinde çok yazı yazmak gerek diye yazılmış. Hak verdim doğrusu... Bu bana blog açmanın zamanlaması olur mu sorusunu sormama neden olsa da bence iyi bir öneriydi. Ancak şimdi de şiirlerimi yayınlamaya başladığım blog'umun; tatildeyken yayın yapılabilmesinin  zorlukları ile baş etmeye çalışıyorum. Haliyle deniz tatilin vazgeçilmesi. Eğer bir yazlıktaysanız da yazlık işleriniz var demektir çözümlenmesi gereken. Ve tabi ki yaz tatilinin en önemli kısmı tatili beraber güzellikler içinde paylaştığınız insanlar var. Tabi Blog da orada öylece duruyor.. 

"Yola çıkınca yol biter, yoldan çıkanın yolu bitmez" demiş Taptuk Emre... Ben artık "yola çıktım" diye düşünüyorum. Yok yükseklerden konuşmak değil amacım. Hedefimi doğru koyabilmek için bu tanımlama ile kendimi motive etmek için yazıyorum buraya... Somutlaştırmak yani temel hedefim. 

Blog yazmaya başladığımdan bu yana şiir yanı sıra deneme yazmanın da beni heyecanlandırdığını ve dürttüğünü fark ettim. İçimdeki dışarı çıkarabilmek için çabalarken bakalım daha ne kapılar açacağız. Ve Kayakapı hangi yolun yönlendirici olacak benim için ve tabi ki sizler için... Hep beraber yaşayıp göreceğiz...