Anı yaşamak üzere yürüdüğünüz yolda, geçmişten yağmur damlaları gibi düşen cümleler sizi nerelere ulaştırır, bilinemez...Bilinen tek gerçek ise hakikatin kelimelerin tınısında gizlenmiş olabileceğidir.
18 Ağustos 2015 Salı
Sıcaktan Soğuğa Doğru
Sıcaktan bunalmış ve havaların serinlemesini istiyor olabilirsiniz. Sonbaharın serinliği, yağmurları derken kış geldiğinde de soğuktan ve koşullardan şikayet etmeye de meyilli olduğunuzu düşebiliriz. Bolu Gölcük... Siz bu olanağı her sene sağlamaya hazır olarak Kartalkaya tarafında sizi bekleyen bir yayladır.
Kitap Okuyalım ve Öneriler
Kitap okumak bizim kuşağın en temel ihtiyacıydı. Kitabevine gider uzun uzun kitapları inceler ve mutlaka bir kitap alıp çıkardık. Buluşma yerlerimiz kitap evleriydi. Doğum günlerimizde istediğimiz kitapları nazımız geçen arkadaşlarımıza aldırırdık. Hatta kitap değiş tokuşu yaparak okuyup, üzerinde konuşmak önemli bir gündemdi bir zamanlar. Haliyle kuşaklar arasında tercihler değişiyor. Ama bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olabilmek olanaksız. Bilginin elde edileceği yerde kitaplar doğal olarak. Ancak teknoloji artık bize e-kitap olanağı da sunmaya başladı. Aynı tadı aldığımı söyleyemem. Bununla beraber önünde durulamaz bir güç teknoloji. Doğru kullanmak faydalı tabi ki. Teknoloji doğru kullanabilmek için de yine de ne okuyacağız sorusu gündemde. Bu konuda her yaşta kitap okumak en güzel şey olduğuna inananlardanım. Gençleri de inandırdığımız ölçüde geleceğimize daha güvenli bakacağımızı düşünüyorum. O nedenle özellik lisede okuyan genç kuşak için çeşitli yazarların önerilerini size aktarmak istiyorum. Umarım bu kitapları edinir ve okursunuz sevgili gençler...Ve her daim genç kalanlar..Kitap okuyanlar..
Ahmet Ümit'in önerdikleri :
* Küçük Prens ..Antoine de Saint Exupery
* Memleketimden İnsan Manzaraları .. Nazım Hikmet
* Binbir Gece Masalları
* Alemdağ'da Var Bir Yılan .. Sait Faik Abasıyanık
* Bereketli Topraklar Üzerinde .. Orhan Kemal
* Damda Deli Var .. Aziz Nesin
* İnce Memed .. Yaşar Kemal
* Don Kişot .. Cervantes
* Suç ve Ceza .. Dosteyevski
* Günlerin Köpüğü .. Boris Vian
Semih Gümüş'ün önerdikleri :
* Malte Laurids Brigge'nin Notları .. Rainer Marie Rilke
* Dönüşüm .. Kafka
* Çavdar Tarlasındaki Çocuklar .. J.D.Salinger
* Fareler ve İnsanlar .. jonh Steinbeck
* Sineklerin Tanrısı .. William Golding
* Kırmızı Pazartesi .. G.G.Marquez
* Eve Dönmenin Yolları .. Alejandro Zambro
* Son Şiirler .. Nazım Hikmet
* Kuşlarda Gitti .. Yaşar Kemal
* O/Hakkari'de Bir Mevsim .. Ferid Edgü
Doğu Yücel'in önerdikleri :
* Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında .. Haruki Murakomi
* Otostopçunun Galaksi Rehberi .. Douglas Adams
* Yeraltından Notlar .. Dostoyevski
* Kozmos .. Carl Sagan
* Yürek Söken .. Boris Vian
* Kasabanın En Güzel Kızı .. Charles Bukowski
* Çavdar Tarlasındaki Çocuklar .. Solinger
* Yazma Sanatı .. Stephan King
* Fahrenheit 451 .. Ray Brad Bury
* Beni Asla Bırakma .. Kozmo İshiguro
14 Ağustos 2015 Cuma
Geçmişteki Bir Olaya Geçmişte Yazılmış Bir Mektup
Sevgili Irmak-,
Gecenin alışılmış ritmini bozan çığlık,
Ölüm sözcüğünün kurşuna dizilişidir “O” duvarın dibinde…
Çığlığın ürküttüğü umarsız suskunluk,
Öğrenecem mi seslerin tınısını?
Helal Olsun ! Canım kardeşim.
Kanadına bindir bizi
Ağırlığımıza rağmen, yeşerttiğin çiçeklerle…
Üstün’ün bütün
karşı çıkışlarına rağmen, bu şiiri ürettik size (sana). Ankara’dayız ve yaşam tekerleksiz bir kütlenin düz olmayan
bir zeminde sürüklenişi gibi örseleyici.
Ulan
hıyar sana mektup yazmakta ne kadar zorlanıyoruz. Esat duygularımızı tam
yansıtamadığımızdan bahsediyor. Bense her birimizin sana ilişkin duygularını
ayrı ayrı yazması düşüncesindeyim. Akif ise bu mektubu yazma konusundaki
tartışmalarımızı sana yazmamızı öneriyor. Caner her zaman ki düşünüyor.(düşünme
molası)Her gün yanı başımızdan umarsızca geçip giden coşkusuz rüzgarın (çok seviyorum şu coşku lafını) geri dönüp
olanca gücüyle yüzümüze çarpmasıydı senin haberin.
Sendeledik
(Caner uzun suskunluk döneminden sonra cikletlerin içinden çıkan şiirleri
aratmayacak şeyler söylemeye başladı). Esat karşımda bütün haşmetiyle oturuyor.
Düşündüğümüzü düşünerek düşündük ki düşünmemiz gerek.(Ne anlama geliyorsa) Akif
“ Herkes bir Atasözü yazsın “ dedi. Benim netliğim karşısında bu adamların
belirsizliğini bilmem anlayabildin mi?(bana ithaf) Bu lafın ardından protesto
gösterileri ile karşılandım. Bunları aşağıda bulacaksın. Akif’ten “bir kadın
seni boynuna taktığın fular(fular kavramı üzerine bir tartışma açıldı. Akif ona
yemeni bozuntusu diyor. Esat’a göre ise Üstün’ün aksesuarı. Bu arada Esat bir
gerçeğe parmak bastılar. “mektup konusu da fular pardon Üstün olmaya başladı”
dedi. Tekrar (söze dönüldü) dan çekip netliğin yüce ağacına bağladı. Sen orada
otlanıyorsun. Caner’den “ öyle bir netlik ki bukalemun netliği, rengi bile
belli değil fuları gibi.” Esat’tan “yağmurlu bir havada yerin kuruluğunu iddia
eden bir netlik” Bu söylediklerini hiç üzerime alınmadım. Aslında bu adamların
temel sorununu ben biliyorum. Bu da yoğun bir cinsel açlık. Kadınların
lokavtına yenik düştüler. Irmak Kardeş, şu anda hem saçmalıyoruz, hem de bu
saçmalıklarımıza kahkahalarla gülüyoruz. Ciddileşme kararı aldık. Ulan Kıl vay
anasını lan ! yukarıda aldığımız ciddileşme kararı terörist bir eylemle
bozuldu. Büyük bir coşkuyla mektuba başladık ama kolektif bir şeyler üretme
alışkanlığımız olmaması sonucu ortaya özgün bir saçmalık çıkarttık. Aslında
sana ciddi ciddi şeylerden bahsetmek
istiyorduk fakat kendi içimizdeki karamsarlığın
ve coşkusuzluğun bir kez daha çarpıcı biçimde ayrımına vararak işi
gırgıra döktük. Anlıyor musun ?
Sizlerin
eyleminizi yürekten destekliyoruz ve bu şiiri size atfediyoruz.
Selam
olsun sizlere….
AKİF ESAT CANER ÜSTÜN
NOT : Yukarıdaki şiirin dizeleri
hepimize aittir, hangi dizelerin kimin tarafından yazıldığını bulunuz.
13 Ağustos 2015 Perşembe
Tara
Tara
Tara
Tara
Saçını
Ağla ve
Ağlat
Gözlerinin
Anlamsız
Bakışlarını
Yak
Bir tutam
Dedemin
Umutlarını
Kar Taneleri
Son baharda uğurladım
Bahar dalı olmuş
saçlarını
Gözlerinde
Büzülmüş
Bir torbanın
İçindeki anılar
Yılları tüketip
Umarsızca eridiler
Kar taneleri gibi
Satır Arası
Satır
Aralarında
Yatıyor
Uslanmaz
Bir öfke gibi
Sana olan
Özlemim
Cümle başlarında hep
Seni sevdiğim
Yazılı
Sekiz sütuna
Manşetten giren
Haber gibi
Bir Solukta Yaşa
Bir solukta yaşa
Özlemli günlerin ozanı
Öyle gökyüzünü
ya da
bulutları
Yağmuru fırtınayı
Lapa lapa yağan karları
Ananın akça pakça
gelinini
Beyazlara boyadığın
prensesini
Sevecenini unutma
Hepsini bir solukta yaşa
Sen ki bu yalnızlığın
odasında
Yenilmeye değil
Ozan olmaya geldin
Ayna Tutuyoruz
Ayna tutuyoruz
Karşılıklı durup
birbirimize
Sen gülüyorsan
Ben mutlu oluyorum
Sen hüzünlüysen
Ben üzgünüm
Sonra bırakıp aynayı
Salıncakta sallanıyor
Vücudumuz
Her şeyi
Boş verip
07.05.1989
Yazmak Zorundayım
Ne yapıyorsun sen. Ayaklarımı
yerden kesiyorsun, havalarda uçuyorsun, dudaklarımı yarım öpücüklerle
dolduruyorsun. Beni Kaf Dağının arkasına uçuruyorsun. Ne var orada, kim var
orada. Bu dünyayı bırakıp nereye gidiyoruz söylesene. Ellerim yanar, döner benim
ellerim, ellerim, ellerimde kendi ellerim. Konuşmaz ağzım, söylemez dilim. Öyle
bakıp duran, sessiz, çırpıntılı gözlerim. Hani gözlerin, nerede seninkiler. Öyle
bulutlu ki, yüzün göremiyorum seni. Dokunuyorum hiç sesin çıkmıyor. Sonra bir
çift el uçuruyor beni göklere. Pamuk gibi duran buluttan bir parça koparıp geri
dönüyorum. Sonra pamuk helva oluyor. Yarısını sana vermek istiyorum. Dünya,
insanlar, kardeşler, eşitlik el ele sloganıyla. Neredesin, seni göremiyorum. Birden
yüzüm, dudaklarım binlerce öpücükle doluyor. Yağmur gibi gökten öpücük yağıyor.
Saçlarım, vücudum, ellerim, kirpiklerim ıpıslak oluyor, bu coşkulu yağmur
sonrası. Ve çıkan gök kuşağının altında silinme gereksinimi duymadan, kurumak
amacıyla bir taşın üstüne oturuyorum. Biri yine ellerin, fısıltıyla, ver onları
bana; ver benimkilere karışsın seninkilerde. Güzellik diyor, aşk diyor, tutku
diyor, gelecek diyor. Elimi avucuna tıkıyorum telaşla ve ona üç küçük maymun
masalını anlatıyorum. Şu kirli çay deresinde, burnu sümüklü çocukları
gösteriyorum. Uzakta suyun kenarında çıplak ayakları, pisliklere bulaşan çocukların
ellerindeki uçurtmaları söylüyorum. Hadi gel onları da uçuralım diyorum sana.
Öylece bakıyorsun çevrene şaşkın, sonra yeniden yok oluyorsun. Senin benim
üstümden attığın çuvaldaki öpücüklerden,
bende onlara atmak istiyorum. Silkiyorum, gökten tek tük bir iki öpücük
düşüyor.Gerisi boş, ses değil; çıtırdı bile yok. Duyulmuyor evrende
öpücüklerinden bir tını. Üzülüyorum, çocuklara erişemediğim için. Seni havaya
fırlattığım da üzerinde pembe çiçekli elbisen var. Etekleri döndükçe açılıyor,
açılıyor. Yanımda, yöremde ne kadar kötülük varsa, bir kılıf olup örtüyor
üstlerini. Bir seviniyorum, bir seviniyorum; gelip atılıyorum kollarına. Ne çok
seviyorum seni ve ne çok seviyorsun sen beni. Hayır bırak beni sevme. Tarla da
bu mevsim kadınlar pamuk topluyorlar. Gel el ele verip, onları sevmeye gidelim.
Bulutlar arabamız, güneş umudumuz.Göz açıp kapayıncaya kadar oradasın. Ve hemen
yanında tarlaya getirilip , unutulmuş gibi duran; ağzı emzikli çocuğu
öpüyorsun.Onu emziriyorsun, sütsüz göğüslerini sütle doldurup veriyorsun ağzına…Uzakta
salına salına geliyor bebeğin anası….Ellerim düşüyor boşluğa ve kaybolup
gidiyorsun pamuk tarlasında…
20.09.1988
12 Ağustos 2015 Çarşamba
İstatistik Verilerle Blog'um
Bir aydır yazıyorum. Şiirlerimi, denemelerimi, gördüğüm yerleri ve anı kırıntılarını. Yazmak güzel bir şey. Paylaşmak da heyecanlı. Geldiğim noktanın özeti yukarıda. Gideceğim yerin ne olacağını ise beraber başaracağız. Şiir yazmak ya da yazmaya çalışmak yağmur altında ıslanmak gibi.. İnsanın ıslandıkça ruhu yıkanıyor. Duyguların kağıda harf harf düştükçe köşe taşlarını özenle yerleştiren taşçı ustası gibi bakıyorsun kelimelere. Ve hayretle izliyorsun cümlelerin seni nasıl da duygularını apaçık ortaya koyduğuna. Şairin aynası gibidir şiirleri. Baktıkça kendini görür. Yarattığı eser kendi yüzünün, yüreğinin ve umutlarının yansımasıdır o dizelerde. Ve aslında bir derdi vardır yaşamaya, yaşama olan tanıklığını paylaşmaya ve umutla geleceğe bakmaya dair. Bende bunu yapmaya çalışıyorum. İşte yukarıdaki istatistik veriler de benim 1 aylık karnem. Teşekkürler....Sevgiyle kalın...Okumaya devam edin lütfen.....Bakalım nerelere gideceğiz beraber....
11 Ağustos 2015 Salı
Okçu ve Kardeşi
Okçu ve Kardeşi bu sefer de Lozanpark'ta Çankaya Okçuluk Spor Kulübü atış sahasındaydılar. Diğer kardeşleri şu anda yanlarında değildi ama merakla ağabeyini izlemek keyifliydi... Atış Çizgisine nasıl geçiyor. Kolları, yayı tutuşu, oku yaya yerleştirmesi, nefesini tutup, çenesinin altında elini yerleştirip nişan alıp atmasını elleri ceplerinde izledi ... Her aşamasını kardeşine anlatmaya çalışan Okçu ile atışlardan sonra da hedeften okları almaya gittiler. Hatta bir ara dürbünle izledi atışları ve ağabeyini. Acaba o da okçu olabilir miydi, merak içindeydi... Okçu kardeşinin izlemesinden de keyif almış, gururla atıyordu okları hedefe... Zaman hızla akmış ve antrenman bitmişti. Ama aklı Okçuluk Merkezinde ve Okçu'da kalmış, Okçu'da kardeşinin izlemesinin mutluluğu ile konuşarak ayrıldılar Lozanpark'tan ... Ailede bir okçu daha yetişir mi diye de merak ettiğimizden sorduk beraberce... O da Okçu gibi gelmek istiyordu.. Eh bana düşen de onu da getirmek Lozanpark'a... Bakalım ne olacak...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
E setler İle Aziz Yohannes’in Ürgüp’te Kesişen Hikayesi Esetler ve Aziz Yohannes’in hikayesi yaklaşık 300 sene önce Türk - R...
-
Bir aydır yazıyorum. Şiirlerimi, denemelerimi, gördüğüm yerleri ve anı kırıntılarını. Yazmak güzel bir şey. Paylaşmak da heyecanlı. G...