22 Ağustos 2015 Cumartesi

Turgut Uyar'ın Anısına .... Senfoni....





Önce sesin gelir aklıma 
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm 
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli 
Sonra cumartesi günleri gelir 
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum 
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak. 

Kırk kere söyledim bir daha söylerim 
Savaşta ve barışta, karada ve denizde, 
Düşkünlükte ve esenlikte 
Zamanımız apayrı bize göre 
Yanyana olduk mu elele 
Aç kalsak ağlamayız biliyorum. 

İçim güvercinleri okşamış gibi rahat 
Sen yanımdayken ister istemez 
Geniş meydanlarda akşam üstleri 
Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar. 

Sen yanımdayken ister istemez 
Uzak ırmakları hatırlıyorum. 

Arasıra düşmüyor değil aklıma 
Yabancı kadınların sıcaklığı 
Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım 
Yanında ihtiyarlamak istiyorum... 

Turgut Uyar....

21 Ağustos 2015 Cuma

Kılıç Gibi


aldım geceyi
saklandığı yerden çıkarıp
aramıza
bir kılıç gibi
ellerimle koydum…

ne pratik bir zekam var
nede aptalım ama
gel gör ki
gece
yan yatmış
ve indi gündüze
güzelliğin
paylaşılan
zamanını aldı
benim
çaresiz şaşkınlığımdan

23/07/1989


20 Ağustos 2015 Perşembe

Roma 'da Sokak Sürprizleri

Roma'da ki tüm sokaklarda sürprizlerle karşılaşırsınız. Şehrin her tarafında tarih farklı akar kendinizi bırakırsanız.  Aslında kıyafetleri, hareketsiz ama sizinle göz teması kuran duruşları ile oldukça etkilerler. Gülümser gibidirler, somurturlar ya da kendilerinden geçmiş bir haldedirler. Ama yaşamın içinde Roma'da sizinle ilgilidirler. Parlak kıyafetleri aykırı gibi dursa da oluşturdukları konsept ile Roma Sokaklarının sürpriz  hareketsiz aktivitesidirler. Sanırım bir euro vermeden geçmezsiniz :) 

18 Ağustos 2015 Salı

Sıcaktan Soğuğa Doğru



Sıcaktan bunalmış ve havaların serinlemesini istiyor olabilirsiniz. Sonbaharın serinliği, yağmurları derken kış geldiğinde de soğuktan ve koşullardan şikayet etmeye de meyilli olduğunuzu düşebiliriz. Bolu Gölcük... Siz bu olanağı her sene sağlamaya hazır olarak Kartalkaya tarafında sizi bekleyen bir yayladır.

Kitap Okuyalım ve Öneriler


Kitap okumak bizim kuşağın en temel ihtiyacıydı. Kitabevine  gider uzun uzun kitapları inceler ve mutlaka bir kitap alıp çıkardık. Buluşma yerlerimiz kitap evleriydi. Doğum günlerimizde istediğimiz kitapları nazımız geçen arkadaşlarımıza aldırırdık. Hatta kitap değiş tokuşu yaparak okuyup, üzerinde konuşmak önemli bir gündemdi bir zamanlar. Haliyle kuşaklar arasında tercihler değişiyor.  Ama bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olabilmek olanaksız. Bilginin elde edileceği yerde kitaplar doğal olarak. Ancak teknoloji artık bize e-kitap olanağı da sunmaya başladı. Aynı tadı aldığımı söyleyemem. Bununla beraber önünde durulamaz bir güç teknoloji. Doğru kullanmak faydalı tabi ki. Teknoloji doğru kullanabilmek için de yine de ne okuyacağız sorusu gündemde. Bu konuda her yaşta kitap okumak en güzel şey olduğuna inananlardanım. Gençleri de inandırdığımız ölçüde geleceğimize daha güvenli bakacağımızı düşünüyorum. O nedenle özellik lisede okuyan genç kuşak için çeşitli yazarların önerilerini size aktarmak istiyorum. Umarım bu kitapları edinir ve okursunuz sevgili gençler...Ve her daim genç kalanlar..Kitap okuyanlar..

Ahmet Ümit'in önerdikleri :

* Küçük Prens ..Antoine de Saint Exupery
* Memleketimden İnsan Manzaraları .. Nazım Hikmet
* Binbir Gece Masalları
* Alemdağ'da Var Bir Yılan .. Sait Faik Abasıyanık
* Bereketli Topraklar Üzerinde .. Orhan Kemal
* Damda Deli Var .. Aziz Nesin
* İnce Memed .. Yaşar Kemal
* Don Kişot .. Cervantes
* Suç ve Ceza .. Dosteyevski
* Günlerin Köpüğü .. Boris Vian

Semih Gümüş'ün önerdikleri :

* Malte Laurids Brigge'nin Notları .. Rainer Marie Rilke
* Dönüşüm  .. Kafka
* Çavdar Tarlasındaki Çocuklar .. J.D.Salinger
* Fareler ve İnsanlar .. jonh Steinbeck
* Sineklerin Tanrısı .. William Golding
* Kırmızı Pazartesi .. G.G.Marquez
* Eve Dönmenin Yolları .. Alejandro Zambro
* Son Şiirler .. Nazım Hikmet
* Kuşlarda Gitti .. Yaşar Kemal
* O/Hakkari'de Bir Mevsim .. Ferid Edgü

Doğu Yücel'in önerdikleri :

* Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında .. Haruki Murakomi
* Otostopçunun Galaksi Rehberi .. Douglas Adams
* Yeraltından Notlar .. Dostoyevski 
* Kozmos .. Carl Sagan
* Yürek Söken .. Boris Vian
* Kasabanın En Güzel Kızı .. Charles Bukowski
* Çavdar Tarlasındaki Çocuklar .. Solinger
* Yazma Sanatı .. Stephan King
* Fahrenheit 451 .. Ray Brad Bury
* Beni Asla Bırakma .. Kozmo İshiguro

14 Ağustos 2015 Cuma

Geçmişteki Bir Olaya Geçmişte Yazılmış Bir Mektup



Sevgili Irmak-,

Gecenin alışılmış ritmini bozan çığlık,
Ölüm sözcüğünün kurşuna dizilişidir “O” duvarın dibinde…
Çığlığın ürküttüğü umarsız suskunluk,
Öğrenecem mi seslerin tınısını?
Helal Olsun ! Canım kardeşim.
Kanadına bindir bizi
Ağırlığımıza rağmen, yeşerttiğin çiçeklerle…

Üstün’ün bütün karşı çıkışlarına rağmen, bu şiiri ürettik size (sana). Ankara’dayız  ve yaşam tekerleksiz bir kütlenin düz olmayan bir zeminde sürüklenişi gibi örseleyici.
                Ulan hıyar sana mektup yazmakta ne kadar zorlanıyoruz. Esat duygularımızı tam yansıtamadığımızdan bahsediyor. Bense her birimizin sana ilişkin duygularını ayrı ayrı yazması düşüncesindeyim. Akif ise bu mektubu yazma konusundaki tartışmalarımızı sana yazmamızı öneriyor. Caner her zaman ki düşünüyor.(düşünme molası)Her gün yanı başımızdan umarsızca geçip giden coşkusuz rüzgarın  (çok seviyorum şu coşku lafını) geri dönüp olanca gücüyle yüzümüze çarpmasıydı senin haberin.
                Sendeledik (Caner uzun suskunluk döneminden sonra cikletlerin içinden çıkan şiirleri aratmayacak şeyler söylemeye başladı). Esat karşımda bütün haşmetiyle oturuyor. Düşündüğümüzü düşünerek düşündük ki düşünmemiz gerek.(Ne anlama geliyorsa) Akif “ Herkes bir Atasözü yazsın “ dedi. Benim netliğim karşısında bu adamların belirsizliğini bilmem anlayabildin mi?(bana ithaf) Bu lafın ardından protesto gösterileri ile karşılandım. Bunları aşağıda bulacaksın. Akif’ten “bir kadın seni boynuna taktığın fular(fular kavramı üzerine bir tartışma açıldı. Akif ona yemeni bozuntusu diyor. Esat’a göre ise Üstün’ün aksesuarı. Bu arada Esat bir gerçeğe parmak bastılar. “mektup konusu da fular pardon Üstün olmaya başladı” dedi. Tekrar (söze dönüldü) dan çekip netliğin yüce ağacına bağladı. Sen orada otlanıyorsun. Caner’den “ öyle bir netlik ki bukalemun netliği, rengi bile belli değil fuları gibi.” Esat’tan “yağmurlu bir havada yerin kuruluğunu iddia eden bir netlik” Bu söylediklerini hiç üzerime alınmadım. Aslında bu adamların temel sorununu ben biliyorum. Bu da yoğun bir cinsel açlık. Kadınların lokavtına yenik düştüler. Irmak Kardeş, şu anda hem saçmalıyoruz, hem de bu saçmalıklarımıza kahkahalarla gülüyoruz. Ciddileşme kararı aldık. Ulan Kıl vay anasını lan ! yukarıda aldığımız ciddileşme kararı terörist bir eylemle bozuldu. Büyük bir coşkuyla mektuba başladık ama kolektif bir şeyler üretme alışkanlığımız olmaması sonucu ortaya özgün bir saçmalık çıkarttık. Aslında sana ciddi ciddi şeylerden  bahsetmek istiyorduk fakat kendi içimizdeki karamsarlığın  ve coşkusuzluğun bir kez daha çarpıcı biçimde ayrımına vararak işi gırgıra döktük. Anlıyor musun ?
                Sizlerin eyleminizi yürekten destekliyoruz ve bu şiiri size atfediyoruz.
                Selam olsun sizlere….
AKİF      ESAT      CANER         ÜSTÜN

NOT : Yukarıdaki şiirin dizeleri hepimize aittir, hangi dizelerin kimin tarafından yazıldığını bulunuz.

13 Ağustos 2015 Perşembe

Tara



Tara
Tara
Tara
Saçını
Ağla ve
Ağlat
Gözlerinin
Anlamsız
Bakışlarını
Yak
Bir tutam
Dedemin
Umutlarını

Kar Taneleri




Son baharda uğurladım
Bahar dalı olmuş saçlarını
Gözlerinde
Büzülmüş
Bir torbanın
İçindeki anılar
Yılları tüketip
Umarsızca eridiler
Kar taneleri gibi

Satır Arası




Satır 
Aralarında
Yatıyor
Uslanmaz 
Bir öfke gibi
Sana olan 
Özlemim
Cümle başlarında hep
Seni sevdiğim 
Yazılı
Sekiz sütuna
Manşetten giren
Haber gibi


Bir Solukta Yaşa

Bir solukta yaşa
Özlemli günlerin ozanı
Öyle gökyüzünü 
ya da bulutları
Yağmuru fırtınayı
Lapa lapa yağan karları
Ananın akça pakça gelinini
Beyazlara boyadığın prensesini
Sevecenini unutma
Hepsini bir solukta yaşa
Sen ki bu yalnızlığın odasında
Yenilmeye değil
Ozan olmaya geldin

Ayna Tutuyoruz

Ayna tutuyoruz
Karşılıklı durup birbirimize
Sen gülüyorsan
Ben mutlu oluyorum
Sen hüzünlüysen
Ben üzgünüm
Sonra bırakıp aynayı
Salıncakta sallanıyor
Vücudumuz
Her şeyi
Boş verip


07.05.1989