Bende bir şiir kitabı çıkarıp sesleneyim dedim... Agop hatırlarsan Gazali'den Rubailer, Nazım'dan şiirler okur geceyi gündüz edip kuru ekmek yağ ile kahvaltı ederdik... İşte o Kayakapı'nın Seslenişi oldu şimdi Hayat Arkadaşıma sevgiyle...Unutmadan diyeyim sana da selam olsun...
Anı yaşamak üzere yürüdüğünüz yolda, geçmişten yağmur damlaları gibi düşen cümleler sizi nerelere ulaştırır, bilinemez...Bilinen tek gerçek ise hakikatin kelimelerin tınısında gizlenmiş olabileceğidir.
14 Ekim 2015 Çarşamba
13 Ekim 2015 Salı
Oyun Treni
Agop,
bu aralar
çok seslendim sana...
Çocukluğumuzda
Deden Niko'nun hikayelerini dinler
sonra da
sizin evdeki siyah beyaz tv den
oyun treni adlı programı izlerdik.
Ajans başlayana kadar...!
Şimdi oyun treni de öksüz artık...
Nur içinde yatsın ...
Levent Kırca'da gitti buralardan,
Atatürk ve Cumhuriyet diyerek...
Aslında yıllar geride kaldıkça
ileri de kalan sadece umut artık Agop...
Ulaş ulaşabilirsen,
ya da yürü yağmur demeden ...
Meydana bırak öylece karanfilleri ki
adı barış olsun
o anlatılan son hikayenin...
Sevgive özlemle Agop...
Levrekler hazır ona göre gel...
10 Ekim 2015 Cumartesi
Yangın Yeri
Agop!
içim yanıyor,
yüreğim yangın yeri.
birer birer düşüyor
domine taşları gibi
hayatın orta yerinde açan kan çiçekleri..
Agop olmadı be,
hiç olmadı...
umuttu ekmeğimiz,
teknenin içindeydi nafakamız
ve denizlerin içindeydi geleceğimiz...
ah Agop ah !!
hedefe giden okun peşineydi
hayallerimiz...
oturduk yine masanın başına,
"boşalır bre yüreciklerimiz" dersin de,
hep sen önce gidersin be Agop!...
işin rast gitsin be ...!!
8 Ekim 2015 Perşembe
Merhaba Agop
Merhaba Agop...
Bu gece de masaya tek oturdum.
Şaşıyorum yaşadıklarıma.
Hava soğudu buralarda ...
Bir haftadır hiç güneş açmadı.
Haliyle kapandı
ve teknenin çadırında yaşıyor gibi...
Sessizce uzanıyoruz geleceğe.
Agop hatırlarsan bir yolculuğa çıkacaktık
yine böyle bir havada,
her şeyin unuttuyduk...
Sadece aklımızda gitmek vardı
doğru yanlış sorgulamadan...
Gidemedik döndük geriye
daha limandan çıkmadan...
İşte öylesine bir durum gibi şu an...
Dur bakalım
bir türkü mırıldanayım
belki buluşur umutla gözyaşı...
Ya da Agop
çarp kapıları hepten
bağır bağırabildiğince
ya da yürü liman boyunca
ta karşı yakadaki
o güzel yatağın içine...
Belki de Agop
bunu söyleyeceksin kendine her daim
ama ben sesleneyim sana yine de...
Ey benden öte giden
umutlu gelecek
uzat ki elini
ellerim boş kalmasın..
Bak gece çöküyor
yola çıkmak lazım...
Rastgele Agop...
7 Ekim 2015 Çarşamba
Hayat ...
bazen mi
her zaman mı
ya da zaman zaman mı
hüzünlenir
mutlu olur....
Elin havada kaldığında
ya da omuz omuza
yürüdüğünde midir???
Yağmura karışan
göz yaşların mı
heyecana kapılan
gülen yüzün müdür
hayat...
Küçük bir fidan mıdır
koca bir çınar ağacı mıdır
ya da beraber
bir orman olabilmek midir...
En iyisi
ben yine sesleneyim...
Sessizce dursa da ...
Hayat işte ....
6 Ekim 2015 Salı
Yazmak Güzel
Ya okumak
Güzel mi
Gezmek güzel
Ya dönmek güzel mi
Soruların arasında
Gizlenen
Özlem ve hüzün
Diner mi
Gece Örter Dedim Di...!!
Selam
Belki de gece örter dedim di
Olmadı
Işıl ışıl gözlerimin içine girdi
Acaba ne yapmalı dediğin anlar
Ve yüreğinde sıkıntı
Yağmurlara koşmak gelir
Islanmak
Islanmak
Ve belki de
Yürümek geceye en iyisi
Agop nerdesin be ya
Hep bir fikrin
Bir içkin olurdu
Sofrada çözer
Sofrada ağlardık
Ve sofrada bırakırdık
Geceyi
Gün umutla doğar
Islanan ruhumuz
Hapşırırdık ama
Güzel olurdu
Ya işte Agop
Sofradayım yani
5 Ekim 2015 Pazartesi
Bilmezdim
Asla bilemezdim
mavi Pinokyo bisikletimin
bana yıllar sonra ders vereceği
zaman zaman aklıma geldiğinde
içimin acıyan
hüznünü
yaşayacağımı
bilemezdim...
eh baba,
yıllar yıllar sonra
bana yine bir ders verdin
minnettarım sana...
oysa senin gözlerine baktığım
sohbet ettiğimden bu yana
ne çok mevsim geçti
ne çok yağmur yağdı
ve göz yaşlarıma karıştı.
ama işte tarih bana güzel bir oyun oynadı
bir kez daha anladım ki
sen o zaman haklıymışsın...
ve bir kez daha anladım ki
ben seni o zaman ne kadar üzmüşüm...
o mavi pinokyo bisikletimle
gezdiğim sokakların
yıllar sonra üzerime geleceğini
ve keyifle geçen o günlerin gizeminde
senin endişelerinin
ve haklılığının buruk bir hüzün olarak yüreğime düşeceğini
bilemezdim baba....
şimdi kendi payıma büyüdüm sanırım artık
yine kucakladım seni sımsıkı
Kendime Öğütler...
Büyürsün
Duvarları yıkarak
Uzaklaşırsın kendinden
herkesten
besbelli...
herkesten
besbelli...
Çıkardığın ses
oluşan kaos
Ve kırgınlıkların
Geride kaldığında
elbette güler geçersin herkesle beraber...
elbette güler geçersin herkesle beraber...
Elbet yine
Sımsıkı sarılıp
o gün yine seslenirsin
Her zamanki gibi…
Hayat önünde
Kapıları açacaksın
Yolları geçeceksin
Ve elbet ulaşacaksın
Umut ettiğin o ülkeye…
Sevdadandır
Hayal ettiğin etkinliktir
Bilemem nedendir…
Bilemem nedendir…
Tahmin ederim
Bende hissettim bu duyguları
Ve bende,
Sende,
bir diğeri de yaşadı,
yaşayacak elbette
hayat bu...
hayat bu...
Yakınında herkese en uzak gibi duruşunu
Seslerindeki hüznü
Şaşkınlığını ve kızgınlığını
yalnızlığını ve özlemlerini
Anlayabilecek yaştayım
yalnızlığını ve özlemlerini
Anlayabilecek yaştayım
Ve haliyle çıkılan yol
Gidilecek yol olması
için tüm çabamız
Ve bu anlamda
elbette
elbette
Yine orada olacağım
Göz yaşlarımız yağmur gibi olsa da
Hayat bu dedim ya ...
bir sınavdır
başa çıkılması gereken...
bir sınavdır
başa çıkılması gereken...
Yaşanır her şey
Olur biter
Haykırır kendini duygular
Saklayamazsın
Anlatamazsın
Ve anlayamazsın da bazen
anlaşılamazsın da
oluşur bir koas ellerimizde
başa da çıkamazsın...
anlaşılamazsın da
oluşur bir koas ellerimizde
başa da çıkamazsın...
Bilirsin söylemezsin
Uzatırsın ellerini havada kalır
Gidersin ulaşamazsın
Ama bilirsin ki
Gelecek aslında kendin ve yapabildiklerin
Hayat aslında yüreğindedir
Yapman gerekenler yola çıkmakla değil
Yoldan çıkmamakla gerçekleştirebileceğin şeylerdir.
Ve bir zaman sonra elbet bende olmayacağım
O zaman işte
Sen sarılacaksın artık geleceği taşıyan
O minik ellere…
Ve elbet artık sen orada olup
Sımsıkı sarılacaksın…
29 Eylül 2015 Salı
Kapılar, Yol Ayrımları ve Kendiniz
Hayat belkide sizi alıp, götürdüğü yerde bırakmaya niyetli gibi davrandığında verdiğiniz kararı içerir. Ama bu verilen karar doğru mudur?. Yanlış mıdır ? Bunu ancak yaşadıkça hissedersiniz ya da farkına bile varmadan tüketirsiniz zamanı. Oysa yol ayrımı öylece durur ve umarsızlığı simgeler gibidir.
Karar verseniz bile ki çoğu zaman bir kapının ardındakileri yaşayabilmek için sahip olduğunuz yegane şey aslında kendiniz değil misiniz ... Ve tabi ki sevdikleriniz, çevreniz ve dahi her şey. Ama o kapılar aşılmalıdır.... Her kapının farklı bir şekilde üretilmiş olmasıdır aslında seçimlerimizin sonuçları. Ve o seçimlerimiz ile çıktığımız yol önemlidir. Taptuk Emre şöyle der Yunus'a ; " Ey Yunus , önemli olan yola çıkmak değil, yoldan çıkmamaktır..." Bu anlamda bakıldığında siz siz olun yola çıkarken üç şeyi asla unutmayın yanınıza almayı. Akıl, sabır ve gideceğiniz yoldaki geçeceğiniz kapılar hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmak.
Kapılar sizi şaşırtmasın. Karşınıza dev gibi çıkıp, küçücük bir bölümünden hayata adım atabilirsiniz. Kapılar sizi korkutmasın, her kapının arkasıdır aslında ürettiklerinizin yaşamaya başladığı yerler.
Bölümler arasındaki duraksamalar gibi dinlenerek geçeriz kapıyı. Ama bu dinlenmeyi yorgunluk gibi hissederiz ve söyleniriz. Oysa sabırdır silahımız, akıldır anahtarımız. Yola çıkmaktır hedefimiz ve yoldan çıkmamaktır meziyetimiz.
Bu yolda ne gam ne kasvet ... Her dem mutlu , her dem aşk...
19 Eylül 2015 Cumartesi
Bilinmez
Bir bardak çay içtiğim
Gölgesinde dinlendiğim
Manzarasında sarhoş olduğum
Hayat
Merhaba dediğimden bu yana
Epeyce yol aldık seninle
Ve kimbilir daha da ne kadar gideceğiz
Ve elbet taşın üzerinde
Yiteceğiz
Onu bunu bilmem de
Ne sevdik
Nasıl sevdik
Neden sevdik
Diye diye
Sevdalara soyunduk ya
Hani Agop'la oturup
Doldurduyduk
Anılara şarap kadehlerinde
İşte hep bu karmaşaya
Düşe kalka yaşamaya
Ve umutla geleceğe bakmaya
Değilmiydi öfkemiz
Eh hadi bakalım
Şimdi yine yürüyor
Bedenlerimiz
Sevdaya
Kavgaya
Ve aşka
Yine doluyor bedenlerimiz
Manzarasında sarhoş olduğumuz hayatlara
Gölgesinde dinlendiğim
Manzarasında sarhoş olduğum
Hayat
Merhaba dediğimden bu yana
Epeyce yol aldık seninle
Ve kimbilir daha da ne kadar gideceğiz
Ve elbet taşın üzerinde
Yiteceğiz
Onu bunu bilmem de
Ne sevdik
Nasıl sevdik
Neden sevdik
Diye diye
Sevdalara soyunduk ya
Hani Agop'la oturup
Doldurduyduk
Anılara şarap kadehlerinde
İşte hep bu karmaşaya
Düşe kalka yaşamaya
Ve umutla geleceğe bakmaya
Değilmiydi öfkemiz
Eh hadi bakalım
Şimdi yine yürüyor
Bedenlerimiz
Sevdaya
Kavgaya
Ve aşka
Yine doluyor bedenlerimiz
Manzarasında sarhoş olduğumuz hayatlara
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
E setler İle Aziz Yohannes’in Ürgüp’te Kesişen Hikayesi Esetler ve Aziz Yohannes’in hikayesi yaklaşık 300 sene önce Türk - R...
-
Bir aydır yazıyorum. Şiirlerimi, denemelerimi, gördüğüm yerleri ve anı kırıntılarını. Yazmak güzel bir şey. Paylaşmak da heyecanlı. G...