16 Ekim 2015 Cuma

Hayalin Peşinde Koşmak

Küçük yaşlarda sabahları erkenden haberlerin sesi ile uyandığım zamanlardan, on beşli yaşlarda kitap okumaya ve sorgulamaya başladığım gençlik yıllarıma kadar; düşündüklerimi çocukça bulurum. Ama Nazım'la tanışınca, başladı bendeki şiir tutkusu. Hep okudum, ama hiç yazmadım....Sonra aşık da oldum ama yine yazmadım. İlk şiirlerimi Üniversite yıllarında yazmaya başladım. Kitap, dergi ve gazete okumak hayatımızın günlük planlaması içinde temel taşları olduğu zamanlardı. Şiirlerimi önceleri pek kimseyle paylaşmadım ve daha sonra da şiir yazmanın ayrı bir özel çaba gösterilmesi gereken bir çalışma olacağını düşündüğüm içinde bıraktım şiir yazmayı...1984-1991 yılları arasında yoğun olarak şiire yoğunlaştığım yıllar olarak hatırlarım. Biraz hüzünlüdür şiirin dizeleri arasında nakış gibi ince ince işlenen duyguları anlatmak ve okumak. Ama güzeldir. Yaşadığını hissedersin. 

Bir zaman sonra ki, epey bir zaman sonra; tekrar dokundum sazın teline... bu kez çalan müziğin tınısı farklıydı. Bu kez Agop, senin ardından kaç kış kaç yaz geçti hatırlamıyorum ama ilk dize döküldüğünde kalemimle kağıda, yazdım artık ne varsa... Artık tarih 2012 ye gelmişti. aradan geçen zaman dilimi; artık başka türlü vuruyordu sazın tellerine... 

Yazmak ve paylaşmak öne geçmişti artık. Paylaşmak giderek hayallerimi süsler oluverdi. Ve bir sesin anlatılması hikayesini "Kayakapı'nın Seslenişi" olarak paylaştım. 

Şiir Kitabım olması hayalimi böylece gerçekleştirmiş oldum. Ancak bir kitap evi aracılığı satışı yapılmıyor. Şimdi yeni bir hayalin peşinde koşmaya başladım... Agop, bir sus be , geliyorum...Ha unutmadan, Agop'u çok merak ediyorsanız eğer, en yanınızda olan gerçek ya da hayal, gerçek bir dosta bakın derim. Sonuçta Agop bu gece de masa da sandalyen öyle duruyor...Gelmedin yine...Ben başladım şiirlerimi okumaya...



















14 Ekim 2015 Çarşamba

Kayakapı'nın Seslenişi

Bende bir şiir kitabı çıkarıp sesleneyim dedim... Agop hatırlarsan Gazali'den Rubailer, Nazım'dan şiirler okur geceyi gündüz edip kuru ekmek yağ ile kahvaltı ederdik... İşte o Kayakapı'nın Seslenişi oldu şimdi Hayat Arkadaşıma sevgiyle...Unutmadan diyeyim sana da selam olsun...


13 Ekim 2015 Salı

Oyun Treni

Agop, 
bu aralar 
çok seslendim sana... 
Çocukluğumuzda 
Deden Niko'nun hikayelerini  dinler 
sonra da 
sizin evdeki siyah beyaz tv den 
oyun treni adlı programı izlerdik. 
Ajans başlayana kadar...! 
Şimdi oyun treni de öksüz artık... 
Nur içinde yatsın ... 
Levent Kırca'da gitti buralardan, 
Atatürk ve Cumhuriyet diyerek...
Aslında yıllar geride kaldıkça 
ileri de kalan sadece umut artık Agop... 
Ulaş ulaşabilirsen, 
ya da yürü yağmur demeden ... 
Meydana bırak öylece karanfilleri ki 
adı barış olsun 
o anlatılan son hikayenin...
Sevgive özlemle Agop... 
Levrekler hazır ona göre gel...

10 Ekim 2015 Cumartesi

Yangın Yeri

Agop!  
içim yanıyor, 
yüreğim yangın yeri. 
birer birer düşüyor 
domine taşları gibi 
hayatın orta yerinde açan kan çiçekleri.. 
Agop olmadı be, 
hiç olmadı... 
umuttu ekmeğimiz, 
teknenin içindeydi nafakamız 
ve denizlerin içindeydi geleceğimiz...
ah Agop ah !! 
hedefe giden okun peşineydi 
hayallerimiz... 
oturduk yine masanın başına, 
"boşalır bre yüreciklerimiz" dersin de, 
hep sen önce gidersin be Agop!... 
işin rast gitsin be ...!!

8 Ekim 2015 Perşembe

Merhaba Agop

Merhaba Agop... 
Bu gece de masaya tek oturdum. 
Şaşıyorum  yaşadıklarıma. 
Hava soğudu buralarda ... 
Bir haftadır hiç güneş açmadı. 
Haliyle kapandı 
ve teknenin çadırında yaşıyor gibi... 
Sessizce uzanıyoruz geleceğe. 
Agop hatırlarsan bir yolculuğa çıkacaktık 
yine böyle bir havada, 
her şeyin unuttuyduk... 
Sadece aklımızda gitmek vardı 
doğru yanlış sorgulamadan... 
Gidemedik döndük geriye 
daha limandan çıkmadan... 
İşte öylesine bir durum gibi şu an... 
Dur bakalım 
bir türkü  mırıldanayım 
belki buluşur umutla gözyaşı... 
Ya da Agop 
çarp kapıları hepten 
bağır bağırabildiğince 
ya da yürü liman boyunca 
ta karşı yakadaki 
o güzel yatağın içine... 
Belki de Agop 
bunu söyleyeceksin kendine her daim 
ama ben sesleneyim sana yine de... 
Ey benden öte giden 
umutlu gelecek 
uzat ki elini 
ellerim boş kalmasın.. 
Bak gece çöküyor 
yola çıkmak lazım... 
Rastgele Agop...

7 Ekim 2015 Çarşamba

Hayat ...


Hayat 
bazen mi 
her zaman mı 
ya da zaman zaman mı 
hüzünlenir 
mutlu olur.... 

Elin havada kaldığında 
ya da omuz omuza 
yürüdüğünde midir??? 

Yağmura karışan 
göz yaşların mı 
heyecana kapılan 
gülen yüzün müdür 
hayat... 

Küçük bir fidan mıdır 
koca bir çınar ağacı mıdır 
ya da beraber 
bir orman olabilmek midir... 

En iyisi 
ben yine sesleneyim... 
Sessizce dursa da ... 
Hayat işte ....

6 Ekim 2015 Salı

Yazmak Güzel

Ya okumak
Güzel mi
Gezmek güzel
Ya dönmek güzel mi

Soruların arasında
Gizlenen
Özlem ve hüzün
Diner mi


Gece Örter Dedim Di...!!

Selam 
Belki de gece örter dedim di
Olmadı
Işıl ışıl gözlerimin içine girdi
Acaba ne yapmalı dediğin anlar
Ve yüreğinde sıkıntı
Yağmurlara koşmak gelir
Islanmak
Islanmak
Ve belki de
Yürümek geceye en iyisi
Agop nerdesin be ya
Hep bir fikrin
Bir içkin olurdu
Sofrada çözer
Sofrada ağlardık
Ve sofrada bırakırdık
Geceyi
Gün umutla doğar
Islanan ruhumuz
Hapşırırdık ama
Güzel olurdu
Ya işte Agop
Sofradayım yani


5 Ekim 2015 Pazartesi

Bilmezdim


Asla bilemezdim
mavi Pinokyo bisikletimin
bana yıllar sonra ders vereceği
zaman zaman aklıma geldiğinde
içimin acıyan
hüznünü
yaşayacağımı
bilemezdim...

eh baba, 

yıllar yıllar sonra
bana yine bir ders verdin
minnettarım sana...

oysa senin gözlerine baktığım

sohbet ettiğimden bu yana
ne çok mevsim geçti
ne çok yağmur yağdı
ve göz yaşlarıma karıştı.

ama işte tarih bana güzel bir oyun oynadı

bir kez daha anladım ki
sen o zaman haklıymışsın...

ve bir kez daha anladım ki

ben seni o zaman ne kadar üzmüşüm...

o mavi pinokyo bisikletimle
gezdiğim sokakların
yıllar sonra üzerime geleceğini
ve keyifle geçen o günlerin gizeminde
senin endişelerinin
ve haklılığının buruk bir hüzün olarak yüreğime düşeceğini
bilemezdim baba....

şimdi kendi payıma büyüdüm sanırım artık
yine kucakladım seni sımsıkı

Kendime Öğütler...


Büyürsün
Duvarları yıkarak
Uzaklaşırsın kendinden 
herkesten 
besbelli...

Çıkardığın ses
oluşan kaos
Ve kırgınlıkların
Geride kaldığında 
elbette güler geçersin herkesle beraber...

Elbet yine
Sımsıkı sarılıp
o gün yine seslenirsin
Her zamanki gibi…

Hayat önünde
Kapıları açacaksın
Yolları geçeceksin
Ve elbet ulaşacaksın
Umut ettiğin o ülkeye…

Sevdadandır
Hayal ettiğin etkinliktir 
Bilemem nedendir…
Tahmin ederim
Bende hissettim bu duyguları
Ve bende,
Sende,
bir diğeri de yaşadı,
yaşayacak elbette
hayat bu...

Yakınında herkese en uzak gibi duruşunu
Seslerindeki hüznü 
Şaşkınlığını ve kızgınlığını
yalnızlığını ve özlemlerini
Anlayabilecek yaştayım

Ve haliyle çıkılan yol
Gidilecek  yol olması için tüm çabamız
Ve bu anlamda 
elbette
Yine orada olacağım
Göz yaşlarımız yağmur gibi olsa da
Hayat bu dedim ya ...
bir sınavdır
başa çıkılması gereken...

Yaşanır her şey
Olur biter
Haykırır kendini duygular
Saklayamazsın
Anlatamazsın
Ve anlayamazsın da bazen 
anlaşılamazsın da
oluşur bir koas ellerimizde
başa da çıkamazsın...

Bilirsin söylemezsin
Uzatırsın ellerini havada kalır
Gidersin ulaşamazsın
Ama bilirsin ki
Gelecek aslında kendin ve yapabildiklerin  
Hayat aslında yüreğindedir

Yapman gerekenler yola çıkmakla değil
Yoldan çıkmamakla gerçekleştirebileceğin şeylerdir.

Ve bir zaman sonra elbet bende olmayacağım
O zaman işte
Sen sarılacaksın artık geleceği taşıyan
O minik ellere…

Ve elbet artık sen orada olup
Sımsıkı sarılacaksın…





29 Eylül 2015 Salı

Kapılar, Yol Ayrımları ve Kendiniz


Hayat belkide sizi alıp, götürdüğü yerde bırakmaya niyetli gibi davrandığında verdiğiniz kararı içerir. Ama bu verilen karar doğru mudur?. Yanlış mıdır ? Bunu ancak yaşadıkça hissedersiniz ya da farkına bile varmadan tüketirsiniz zamanı. Oysa yol ayrımı öylece durur ve umarsızlığı simgeler gibidir. 


Karar verseniz bile ki çoğu zaman bir kapının ardındakileri yaşayabilmek için sahip olduğunuz yegane şey aslında kendiniz değil misiniz ... Ve tabi ki sevdikleriniz, çevreniz ve dahi her şey. Ama o kapılar aşılmalıdır.... Her kapının farklı bir şekilde üretilmiş olmasıdır aslında seçimlerimizin sonuçları. Ve o seçimlerimiz ile çıktığımız yol önemlidir. Taptuk Emre şöyle der Yunus'a ; " Ey Yunus , önemli olan yola çıkmak değil, yoldan çıkmamaktır..."  Bu anlamda bakıldığında siz siz olun yola çıkarken üç şeyi asla unutmayın yanınıza almayı. Akıl, sabır ve gideceğiniz yoldaki geçeceğiniz kapılar hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmak. 



Kapılar sizi şaşırtmasın. Karşınıza dev gibi çıkıp, küçücük bir bölümünden hayata adım atabilirsiniz. Kapılar sizi korkutmasın, her  kapının arkasıdır aslında ürettiklerinizin yaşamaya başladığı yerler. 


Bölümler arasındaki duraksamalar gibi dinlenerek geçeriz kapıyı. Ama bu dinlenmeyi yorgunluk gibi hissederiz ve söyleniriz. Oysa sabırdır silahımız, akıldır anahtarımız. Yola çıkmaktır hedefimiz ve yoldan çıkmamaktır meziyetimiz. 


Bu yolda ne gam ne kasvet ... Her dem mutlu , her dem aşk...