5 Ekim 2018 Cuma

İnciraltı'nın Öykücüğü



Ne zaman geldik


Ne zamandı 


Tanıştık


Yedik içtik


Sohbet ettik


Tanıdık birbirimizi


Tanıdığımızı sandık


Sevdik


Sevildik


Hüzünlü günlerimiz de


Mutlu zamanlarımız da 


Can sıkıntısı ile geçen


Güle oynaya da yaşadığımız


Günlerimiz oldu


Açlığımız da


Tokluğumuz da


İki lokmanın paylaşımıydı


Ve bir zaman oldu


Gittik....


Gittiğimizi sandık

Meğer hiç gitmemişiz


Ruhumuzda 

Paylaştıklarımız da


Öylece duruyormuş aslında

İnciraltında...


Döndük geldik

Tek tek bulduk


Yerli yerine koyduk her şeyi


Bir şey eksikti

Bir söz eksikti


Eksik olanları tamamlayalım dedikçe


Hep çoğaldık


Çoğaldıkça eksildik


Gözyaşlarımız ile 


Çiçek olduk anılarımızda


Bir iki derken


Tam on yıl oldu


Ha tabi aslı otuz yıla dayanır


Türkü misali


Ha var ha yok derken


Orta yaşı deviren


Çocukları olduk İnciraltı'nın



23/07/2018

Madımak


2 temmuz 1993 
Madımak

Sivas

Zaman durdu
Ne zamandı sazın telinde
Acı olmadan
Hüzün olmadan
Özlem olmadan
Parmaklarla buluştuğu
Hatırlamıyorum
Bilen de yok
Duyan da yok
Anadolu 
Acının ve hüznün tarihinde
Oluşan bir kültür
Kavganın ve haykırışların
Omuz başlarındaki
coşkulu
Umutlu
Bitmeyen
Yeniden dirilen
Hayatların nefesi
Yansa da
Yakılsa da
Yok olsa da
Var olan 
Ellerin
Kolların
Gözlerin
Vücuda gelmiş kuvvetin
Dile gelmiş sözün
Yüreğe düşmüş aşkın
Umuda yol olmuş vicdanın
Işık taşıyan habercisi

Ve işte sevgili
Orda bıraktım
Dizelerimi

02/07/2018

“Anıları ve hayatları ile bize umut olan, yol olan insanların aziz hatıralarına saygıyla, ışıklar içinde uyusunlar.”


24 Mart 2018 Cumartesi

yağmurda türkü mısraları

Bugün günlerden yağmur
Delicesine yürüyüşlerden
Suratlarımıza düşen damlalarında
Nefeslerimiz heyecan içinde
Çığlık çığlığa !!!
koşuştururduk geleceğe...
Ellerimiz kocaman
Ellerimizde küçücük umutlar
Islanırdı bedenlerimiz
Aldırış etmeden...
Sokakların arasından
Türkülerin mısrasından
Sloganların dünyasından
Çıkıp gelmiş
Yağmur damlalarıydık....
Gök gürültüsü gibiydi
Seslenişimiz
Yüreklerimiz bayrak açmış
Sevdalardı alanları dolduran...
Bugün günlerden yine yağmur
Yine içim acıdı
Türkülerde mısra da kalmadı
Vicdanımı dipsiz bir kuyudan çıkarabilmeyi
Umut edip
Islanıyorum....
24/03/2018

Başçavuş Sokağı



Bizim mahallede
Sabahları sesler değişti
Cam önlerinde
Yüzler değişti
Kaldırımlar belki 
Yüz sefer değişti
Eh bir o kadar da
Sokağın asfaltı yenilendi
Esnaf küçüldü
Kapandı kepenkleri
Dükkanlar büyüdü
Açıldı yenileri
Bir çok hayat yaşandı
Anıların izi bile yok artık
Ama öylece direniyor
Köşe başındaki iki katlı evin
Bahçe duvarındaki yazı
Ve üzerinde oturduğumuz
Heyecanlı yürek çarpıntılarımızın
Nirengi noktası

23/03/2018
Başçavuş Sokağı/ Ankara

4 Şubat 2018 Pazar

kapanan kapılar


31/01/2018 ......
çarşamba...
saat : 18:00....
Kapanan kapılar
Açılan kapılar
Yağmurdan ıslanmış bedenlerin türküsü
Boşa düşen eller
Dolu dolu omuz başlarında
Hınca hınç insan sesleri
Geçmişe dönen
Geleceğin bakışında
Sarsılmış
Umutlu
Adımlarla
Biteviye yollar yollar
Bu hayat ne yollar
Ne boyar günler
Ne yapar diller
Acep insan ne eyler
Yok öyle de
Pes etmek falan
Zorluğa yelken açmak mı kolay olan
Yoksa hepten mi boşaldı sinirler
Yaz dur nasılsa sonuç belli
Yol bu
İzi belli
Sözü belli
Eh o zaman hadi bakalım
Uğurlar olsun
........

11 Ocak 2018 Perşembe

O Gün


Umutlarımızın intihar ettiği
Nehirdi gözyaşlarımızın
Yanaklarımızda doluşu….
Agop Baba
Bak işte bende soyundum
Bu yalnızlığın korkunçluğuna…
Haklıydın
Ama haklı olmak yetmiyor
İnsanın yaşadığına
İşte yine sardı beni,
Kollarıyla
Öptü, doyamadan ben ona
O bana,
Terk ettim sevdiceğimi…
Karanlığa
Geceye
Umarsızlığa…
Agop,
Agop
Sen değil miydin yirminci yüzyılda
Sevgiler,
Ancak bir dakika sürer diyen
Sen değil miydin her şey
Karanlıkta kurşuna dizilir diyen….
İşte yanıldın
Yanıldığını ben
O gün sevdiceğim
Bir avuç  kar beyazımla yaşadım
Ben sevdiceğimin toprak ağasıydım
Ama bedenine  hala tohumlarımı çapalayamayan
Bir zavallı ihtiyar köylü gibi
Yoksulluğumu yaşıyordum her gece…
Agop bilirsin
Biz sevdik mi
Tam severiz
Severiz ama
Sevmek o gece intihardı
Göz yaşlarımda
Geceye dökülen
Umutları vardı yüreğimin
O umutlarımı yaşayamamanın sıkıntısını
Acı günlerin yorgunluğunu hissediyor
Ve beni bekliyordu
Ben bir şato yapmıştım ona
Çocukluğumu yaşıyordum
Beş paralık bir kazancım dahi olmadan
Agop, sevgili dostum
Sen ayrı gecede
Ben ayrı gecede
Aynı özlemlere soyunurduk da
Yine bunca mutlu olamazdık
Ama bunca mutlu aşk gibi
Aslında mutlu aşkın olmadığını
Şiirlerden okuyup
Yaşayamazdık…
Ah Agop,
Bir bilsen
En son doldurduğun
Kadehimdeki
Şarabın tadı gibi
Buruk her şey
Bu belki de bitmeyen bir kavganın
Tükenişini yaşamanın ızdırabı
Ben seni
Tanıdığımdan bu yana
Onca şey gördük te
Bunca sevip
Bunca üzülmemiştik
Ve bunca dost yitirmemiştik
Kapıyı ardından kapatmamıştık
Hiçbir dostun
Bu sevgi öyle güzel bir şey ki
İnsanı sarhoş edip
Baş ağrıları yapıyor kimi zaman
Çulsuz
Beş parasız
Evlenmeye kalkmışım
Sevdiğim canımı, cigerimi
Bir avuç kar beyazı sevecenimi
Her gece karanlıklara bırakmışım
Bekle beni
Temmuzu diye avutmuşum
Ve ben buna sevgi diye kandırmışım…
Ben zavallı olmuşum Agop
Sen zavallı olmuşsun
Biz tükenmişiz sevdalara
Biz bilenmişiz sevdalara
Biz meydanlara kan dökmeye de
Bilenmiştik
Bir dostumuz vardı
Onu alıp diyarı deniz kenarından
Okul yıllarından getirmiştim
Şimdi onu mektuplara gömdük
Anılara gömdük
Hep bu sevda yüzünden değil mi
Yanıyor muyuz ne
Ya da o anılardaki insan gibi
Kör olmayı beceriyor muyuz bizde
Tüm bu yalnızlığın cefasına
Bu toplumun yapısına uymuyor muyuz
Bekliyoruz
Bekleşiyoruz
Sevdaya bulanmış gönüllerimiz
O günü bekliyor
Belki bir gün sende gidince
Agop’un rüyası diye başlayacak şiirlerim
Bu yürek dolduran sevgi o zaman
Senide unutacak belki de…
Agop ne acı ki bu güneş yüzlü
Gün yüzlü umutlar
Dağların ardında ama
Dağlar bitiyor
Dağlar bitmiyor
Bir solukta yaşa mutluluğu ama
O mutluluk kollarımda ancak
Sınırları tel örgülerle çizilmiş şatosundan
Ancak yalanlarla gelebiliyor
Bir avuç delikanlıydık
Nefesimiz sigara kokardı
Nefesimiz insan kokardı
Ne nefes kaldı
Ne avucumuzda delikanlı….
Yürüdük
Yürüdük
Yalpaladık bir dönemeçte
Bir gecenin önünde
Sabahı göremeden kapadık ışıkları
Umutları ve yarınları
Agop ben şimdi
Mutlu olmaya sevdiceğimle
Savaşım veriyorum yaşamda
Sende öyle
Bizim halkalı da öyle
Giden dostta
Ayrı yerlerde aynı mutluluğu
Yakalamaya
Bir bulutu yakalayabilmenin
Rüyasında gibi çalışıyoruz
Oysa biz değil miydik
Bu dünyadan bir ses ve öfke gibi geçip
Mutluluğu ellerimizin üzerinde
Yüceltmeye inanan dört insan
Eh ! Agop haklısın be dostum !
İnsan aklında olaylar ve lafların
Yanı sıra
İsimler de
Unutuluyor…
Yeni isimler gönüllere kazınınca
Şimdi ben
Kendi adıma mutlu olmaya
Kar beyazımla çalışıyorum
Sen çeçeninle
Öbürü kış güneşiyle
Ya da yapmacıklı esmeriyle
 Ama benim  önümdeki problemim
Zavallı bir çulsuz olmam
Ve bu zavallılığın yüzüme
Hesapta olmayan yağmurlarla vurulması
Seninki başka
Öbürününki başka
Hep başka şeyler yaşayıp
Satranç tahtasında
Sorguluyoruz dostlukları, sevdayı
Birbirimizi mat etmek için hırsla
Germeye çalışırken
Savaşa benzer bu sorgulama da
Galip gelen
Hep bu yolun mağlubu oluyor
Agop
Bu anlatılanların yanında
Baksana şu havanın güzelliğine
Yaşam devam ediyor bu günde
Açan güneşte
Öten kuşlar da
Ve umutlarımızda….

01.10.1989

28 Ekim 2017 Cumartesi

Cumhuriyet....

Üç şeyin cevabını her gün sorarak uyumalı insan. Bugün kendim için ne yaptım. Ailem için ne yaptım. İnsanlık için ne yaptım.

Kişi kendisini sürekli geliştirmeli, eğitmeli ve geleceğe hazırlamalı. Bunu yaparken de aklını, enerjisini ve vicdanının sesini dinleyerek yol almalıdır. Gerçeğin peşinde yapılan bu yolculuğun temeli de ayna da gördüğü yarattığı eserden gurur duyabilecek durumda olabilmesidir. Bu insanın kendisi için ne yaptığı sorusunu her gün kendisine sorarak ulaşılabilecek zor ama başarılması gerekli bir insanlık öyküsüdür.

Bu bireysel gibi görünse kendinize her gün sorduğunuz sorular aslında sizin aileniz ne yapıp yapmadığınızı da ortaya koyan müthiş bir özeleştiriyi de sağlar. Ailenize karşı yapmanız gerekenleri yerine getirerek aslında vicdanınıza kulak vermiş olursunuz bir anlamda . Hayat sizi ailenizle çevreleyen bir bütündür. Bu toplumsal yaşamında ilk adımıdır aslında. Bir nevi laboratuvar gibidir. Burada sağlanan tecrübeler ile büyüyen laboratuvar ortamları,sizi ailenizden okula doğru götürürken yıllar itibariyle iş ev evlilik gibi yeni açılımlar ile aslında büyük bir aile resmini de yaşamaya başlarsınız. Ve bu anlamda soluk aldığınız yerdir aileniz. Bu kimi zaman yatağınız olur kimi zaman ülkeniz. Ama bu sizin ailenizdir ve aslında sizde bunu gururla yaşadığınız ölçüde mutlusunuzdur.

Ve artık vicdanınıza doğru tefekkür içinde her gece yaptığınız yolculukta bunların bir bütünü olarak özeti karşınızdadır artık. İnsanlık için bugün ne yaptınız. Bunun en güzel yoludur “yurtta barış dünyada barış”ve  bu ancak bilginin peşinde yapılan çalışmalarla sağlanabilecek “Cumhuriyet Yoludur” ... O yüzden insanlığa yapılacak en güzel şeydir bilginin peşinde koşmak... Gerçeğin  ne olduğunun sorgulanmasında özgür beyinlerin ahlak ve etik içinde vicdanın sesini haykırması ile mümkündür ... 

İşte Cumhuriyet budur, o yüzden haykırmıştır “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” diye Mustafa Kemal Atatürk. Yaşasın Cumhuriyet.... Kutlu olsun bu yoldaki emek veren tüm insanların çabası. Kutlu olsun 29 Ekim Cımhuriyet Bayramımız....

22 Ekim 2017 Pazar

Sönmeyen Ateş


Yine
Baktım sana
Yüreğimdeki yanan son mumdaki
Silüetine...
Mermere yazılmış ismini
Hüzünle
Özlemle
Okudum yine!!
Gözyaşlarım...yine!!
Ve su döktüm yüreğime ... 
sönmeyen ateşe...
Öylece bıraktım yine!!
Çam ağaçlarının gölgesine
Sevgiyle

06/10/2017
Ankara

Hiç Bir Şeye Yetişemedim


Hiç bir şeye yetişemediğim
Sonbahar sarhoşluğundaki
Ağaç yaprakları gibi savruluyorum
Kendimi tanımadığım
Tanımaya çalışmadığım
Yıllar çoktan geride kaldı
Şimdi tanıdım da ne oldu
Dediğim bir zamandayım
Çıkışı olmayan yollarla çevrelenmiş
Duvarları aşmaya çabalayan
Merdiveni olmayan bir adam gibiyim be
Amma şarabın tadında
Haykırmasını da
Deli gibi sevmesini de
Yağmur damlalarının sağanak halinde
Yüzüme çarpmasını bilerek
Yürüyorum
Hayatın ortasından ilerisine doğru
Eskiden koşardım
Şimdi biraz yavaş gibi olsa da
Zaman hızla akıyor
Belki de yetişemediğimdendir
Her şeye
Aman olsun varsın
Sonbaharı selamlamak güzel şey be kardeşimm !!!

09/10/2017
Ankara

G li Şiir



Güzel bir şeyler
Gündüz
Gece
Geldiğinde
Geç kalma sakın
Geleceğe
Geçmişi unutma tabi
Gine de yaşamak
Güzeldir
Günlerin içinde

17/10/2017
Ankara Sabahından

Değiş Be Kardeşim

Aynı yerde durduğunda
Yollar, 
kaldırımlar
Ve dükkanlar
Değişiyorsa
Yaş alıyorsundur kardeşim
Kıymetini bil
O biriktirdiğin 
Gazete sayfası değil
Hayattır hayat
Senin hayatın
Senin özlemlerin
Hüzünlerin
Sevinçlerin
Başardıkların
Başaramadıklarındır
İsimler vardır
İstediğinde olmayan insanlar vardır
Hüzünlendiğinde olur
Kahkaha ile güldüğünde
Bir ipi sarar gibi yumak da olursun
Lime lime doğranmış bir et parçası gibi de
Hepsi sensin be
Korkma
UZat elini
Dokun 
Bırak yansın ellerin
Hisset ki acısını
Yüreğin gümbür gümbür 
Çalsın davulları
Hayde
Seslen şöyle keyiflice
Yaşa kardeşim yaşa
Hisset hayatı
Bak şöyle ufka doğru
Tüm tutkunla
Hırsla
Umutla
Coşkuyla
Kolkola at adımını
Değiş be kardeşim 
sende değiştir
Olan biten hayatını

21/09/2017
Ankara