27 Temmuz 2015 Pazartesi

O Gün 1

    

O gün
Umutlarımızın intihar ettiği
Nehirdi,
Göz yaşlarımızın yanaklarımızda doluşu…
Agop Baba
Bak işte
Bende soyundum
Bu yalnızlığın korkunçluğuna,
haklıydın
Ama haklı olmak
Yetmiyor
İnsanın yaşadığıma
İşte yine sardı beni
Kollarıyla
Öptü
doyamadım ben ona,
O bana
Terk ettim sevdiceğimi
Karanlığa, geceye , umarsızlığa
Agop Agop
Sen değilmiydin
Yirminci yüzyılda
Sevgiler,
ancak bir dakika sürer diyen
Sen değilmiydin her şey
Karanlıkta kurşuna dizilir diyen
İşte yanıldın
Yanıldığını ben o gün
Sevdiceğimle yaşadım…
bedenimde hala
Tohumlarımı çapalayamayan
zavallı bir ihtiyar köylü gibi,
Yoksulluğumu yaşıyorum her gece


21.02.1990

Ne Dersin



Ne dersin
Ne dersin canım
Havanın güzelliğine
Gerçekten 
havamı güzel
Yoksa 
sevince mi

Böyle güzel 
geliyor 
insana

Agop




Agop efendi
Yoldaşım
Dostum
Gözyaşım
Seni bir gece
Kuzey rüzgarlarına
Yolcu ettiydim
Anacığının ak sütü gibi
Helal sana bu gecenin
Bütün serenatları
Yağmur havası var
söylenen
Şarkının adı uyum içinde
“narsisizma”

güzelleri ile dopdolu yaşam


Tatil Biter İş Başlar...


Derin bir oh çektiğin anda biten tatilse eğer, bol şans sana .... İş başlamıştır. Emekli değilsen...Tatil sonrası çalışmak, çalışmaya çalışmak ve çalışmaya alışmak gibi aşamalar; zaten adı pazartesi sendromuna çıkmış, o malum günde olur her zaman. Ama harcadığın paraların hesabını yaptığın gün Salıdır. Çarşamba zaten hafta bitse modundasındır. Perşembe artık ödeme planları ile iş planlarının karıştığı gündür. Cuma ise geç tatil gibidir. Hafta sonu tatili kurtarıcındır. Adeta uzaydan gelmiş astronot gibi geçici alanda bir haftan durup, dünyaya dönersin artık. Eh hadi bakalım kolay gelsin o zaman. Çalışmak bizim işimiz deyip, hafta sonunda tatil modunu iş moduna çevir... Pazartesi yeni bir sayfa ile gelir yaşantın üzerine. Tatil geride kalır, gelecek eline uzattığın yerdir artık.  

Gidiyor yaşam
Müdahale etmek istesen de
Müdahale etmesen de
Mutlu musun
Üzgün müsün
Dolu dolu yaşıyor musun
Ya da oturmuş
Umarsız
Ağlıyor musun
Belki de kaldırsan yerden
Ayaklarını ileriye doğru
Yetişeceksin
Ama nereye dosdoğru
En iyisi mi
Bilemedim…

26.07.2012
karabük



22 Temmuz 2015 Çarşamba

Can Sıkıntısı...Tatil ve Hayatın Gerçekleri Üzerine ...


Koca bir yıl çalışıp, tatile gelince her şeyden uzak kalıp, kendine yakın olmak için çabalıyorsun. Ailen, arkadaşların ve alışkanlıkların arasında gidip gelirken de günler hızla tükeniyor.. Alışkanlıklar kısmında haliyle rutin olarak yaptığım işler var. Sabahları kalkıp Mordoğan Yeni Liman'da balıkçı teknelerinin durduğu küçük marina da 4-5 tur atmak. Her tur yaklaşık 800 metre.  Bir çok tanıdık yüzle yaklaşık 1 saatlik sabah sporundan sonra, köy içinde yer alan bir zamanların balıkçı kahvesi olan Sim Cafe'de sabah çayı ve gazetelerini okumakla alışkanlıklar devam eder. Sim Cafe'de çalışanlar değişmez, gelen müşteriler aynıdır. Yıllardır hapis oynayan(bir çeşit tavla oyunu)2 esnafı hep görürüm. Aynı heyecan ama yaşlanan bedenlerde cabası. Gazeteyi aldığım marketi artık yaşlanan karı koca iki insan çalıştırmaktadırlar. Ve sabah ekmek, börek, kurabiye vb. ise fırından alınarak evin yolu tutulur. Bu günlük tek başıma kendime yakın olduğum bölümdür aslında. Şiirler, kitaplar ve gazeteler arasında geçen yolculuk güzeldir ama zaman sınırlıdır. Deniz kenarında hafif hafif esen meltem ile çay içmek keyiflidir. Tatil aslında biraz da gündemden uzaklaşmaktır. Ailene yakın olmaktır. Arkadaşlarına yakın olmaktır. Gezmektir, eğlenmektir. Ve tabi ki okumaktır. Okumakla başlar her şey. Okumakla insan medeni olur. Okumakla insan olunur. Ama anlamak, yorumlamak ve iyi bir ahlaka sahip olmak da bunu tamamlar. Bunları düşünmeye fırsat bulmadığın zaman tatil seni içine almıştır. Düşünmeye ve kaygılanmaya başladığın zaman ise hayatın gerçekleri seni rahatsız etmektedir. Kaygılar, hüzün ve belirsizlikler ile düşünürsün...


Kendini düşünmekten, kendine dönmekten vazgeçip, aileni düşünürsün. Ülkeni düşünürsün. Geleceği düşünürsün. Ve artık tatil anlamsızlaşır hayatın gerçekleri karşısında.... Hayat senin tasarladığın ile yaşadıkların arasında gidip gelir... Ve sen bu anlamda tüketirsin tatili. 

Can sıkıntısıdır aslında tüm bu durum. 35 genç, kardeşlerine oyuncak götürdükleri yolda katledilmişlerdir. Güler yüzleri, umutları, hayalleri hepsi kalmıştır... Sen ve onlar arasında hüzünlü bir yoldur yaşananlar. Umutlanmak isterken, umutsuz bir duygunun suratına çarpması ile okursun genç yaşamların hayatlarını. Hüzünlenirsin... Ailenle, arkadaşlarınla sadece bunu konuşur ve çaresizliğini hissedersin. Artık onlar güler yüzleri ile ışıklar içindeler. 



Şiirlerin İsimleri



iyi akşamlar dediğiniz yerden
şiir yazdım,
gün ışığı…
akşam saatlerinin
ilk ve son hecelerini
sırtıma yükledim,
kum taneleri gibi var yok
bir damla gözyaşı …
bu benim öyküm
görmüyorum gökyüzünü,
hasretim
bilmem kimlere…
rüzgarlarla gelir
bahar şarkıları…
dostluk ve sevgiye
her saat ve her an
akan yüreğim,
hep ortasında hayatın…
yamansınız dostlar
neydi bu ITHAKA
anlamadım...
beni ara
bir adres, belki dağlar,
bir dosta ağıt
o gece sonbahar…

26.01.2015 Karabük



21 Temmuz 2015 Salı

Suruç ve Güzel Çocuklar





Ne demeli ne yazmalı... Çocuklara kıymayın...insanları öldürmeyin. güler yüzleri ile her biri geleceğe umut olacak canları yok etmeyin... Suruç'ta Katliam var....

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Dostluk ve Sevgi


ağbi
bütün bir gece
aldın bizi götürdün
bir duvar dibinde bıraktın ...
şarap...
zeytin...
peynir ...
kağıt ve kalemle....
orda ilk dize yazıldı...
orda ilk duygular ürpertti yüreklerimizi..
orada ayrılık...
özlem ve yalnızlık
iç içe geçip
ay ışığında serenat oldu...
sevgiliye..
ve orada dostluk
kızılca kıyamet koptuğunda
yanı başında ta ufka kadar bir umuttu
omuz başlarımızda...
ve orada
yola çıktığımızda
bir kaç adımdı tan ağarırken duyulan...
ve orada söylendi
"bilmezler nasıl sevdik aşkım, bilmezler nasıl yandık..."
ve orada şarap tükendiğinde
yiyecek bittiğinde...
dostluk yürüdü gitti
gecenin karanlığından günün ışıklarına doğru...
taaa bu güne kadar...
ve daha gidecek de çok yolu var...
ama "bilmezler nasıl sevdik”…

28.10.2014

Karabük

‎Artvin'e Dokunma‬ Bizim Altınımız Doğadır



#‎Artvinedokunma‬bizimaltınımızdogadır 


İnsanın doğa ile başlayan yaşama mücadelesinin ne zaman başladığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak tahmini olarak belirtilen 15 milyon yıl önceden bahsedilir. Yani başka bir deyişle insan doğa ile bunca yıldır iyi geçinmektedir. Yaşamak için gerekli önlemleri almış, ancak doğayı olduğu gibi hayatın içinde kabullenmiştir. Hayatına doğaya karşı değil, doğa ile birlikte nasıl yaşayabileceği üzerinde sürdürmüştür. Ama endüstrileşme ile birlikte; insanların sosyal hayattan, birlikte yaşamaktan koparak bireysel tercihlerine yönelmeleri de bu süreçte, son yüzyılda özellikle ortaya çıkmıştır. Ve haliyle de doğayı katletmekle geleceğini yok eden bu anlayış, paranın gücü ile doğanın gücünü yenebileceği bir durumu oluşturmaktadır. İsyan bunadır. Doğa bizim değil geleceğindir. Bizim olmayan bir şey üzerinde hak sahibi olmak, buna göre doğayı biçimlendirmek kültürsüzlüktür. Yılların birikimini yok etmektir. Bunu kabullenmemek gelecek kuşaklara en temel görevimizdir. 

Artvin'i görmek ya da görmemek önemli değil; önemli olan doğayı korumak, geleceğe ait olanı yıkmamak. Bunun için bende "Artvin!e Dokunma Bizim Altınımız Doğadır" diyorum. Aşağıdaki linkten sizde geleceğe ait olan Artvin için imzalayın...

Artvin’in Cerattepe mevki ile Genya Dağı'nı kapsayan maden işletme ruhsatları iptal edilsin, faaliyetler durdurulsun. Doğa katliamına son verilsin.

https://www.change.org/p/artvinedokunma-bizim-alt%C4%B1n%C4%B1m%C4%B1z-do%C4%9Fad%C4%B1r-idrisgulluce-bkntaneryildiz-veyseleroglu?recruiter=36818920&utm_source=share_petition&utm_medium=copylink


18 Temmuz 2015 Cumartesi

Günce Tutmak

Günce tutmak gerilerde kalan
Tozlu göz yaşları
Yol uzun
Aç kollarını
Sor bütün dünyayı ki
Hiçbir zaman
Hiçbir şey
Sana yabancı gelmesin
Öp doyasıya sevdiğini
Güzelliği gitmesin
Bir oturum iç gönlünce
Bir kaldır parmaklarını
Selam et
Ve candan sev
Sevdiğini
Dünya kırılmasın


Kulube






demin bir öykü yazdım

ormanın içinde ki bir kulubeyi anlattım

kulubede, bir adamın geçmişi vardı.

her sabah erkenden kalkar, geç yatardı…

tek bir elbisesi

ve yüreği vardı.

Yüreğinde tek bir insan;

Her gün çiçek toplardı,

Uzun ve simsiyah saçlarına takmak için…

Kızın adını gözleri koymuştu.

Kızın gözlerinde dünya,

Umut dolu bir gelecek  olup,

Damarlarında kan olup dolaştı adamın.

Adamın sanki elleri yoktu

Elleri kuma gömülmüş nice insan sesiydi …

Ve nice insanın sesi duyulduğunda,

Kızın yanakları çillere boğuldu.

Kızın yanakları sımsıcak,

nefesi yalvaran bir rüzgar gibi

Ağaç dallarını salladı yeniden,

Yıllar sonra  adamın  gönlüne doğru…

Kız çoşkulu bir ilkbahar şarkısı olup, rüzgar gibi estiğinde,


Adam önce dinledi ilkbahar şarkısını,

Sonra ellerini kumdan

Çelik bir duvarı yıkar gibi

Ama sevgilisine koşar gibi söküp  çıkardı…

Ve ellerini uzattı,

kızın gözlerindeki dünyaya.

Kızın gözleri şimdi pırıl pırıldı…

Adam gönlü çoşkulu, ilkbahar şarkısını çalıp çalıp,

Kızın gözlerindeki dünyaya bakıyordu…

13/07/1988